[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

27 Haziran 2013 Perşembe

Sokaktan Bir Soluk


Ders çalıştığım mekandan soluklanmak için dışarı çıktım. Buraya ne zaman uğrasam evsiz arkadaşlardan en az biri, belki de tebessümümden cesaret alıp yanıma geliyor. 24 saat açık mekanlardan başka gidecek nereleri var ki. Sığınma evlerinin lafı açılınca bile deliye dönüyorlar. Bu tür mekanların şartlarındansa pek çoğu dışarıyı tercih ediyor. Hayli zaman olmuştu uğramayalı şehrin bu kısmına. Daha önce buraya geldiğim demlerden birinde evsizlerden biri can sıkıntısından heykellerden birine sarılıp onunla konuşuyordu.

Bu defa da biri önce belli bir mesafeyi koruyarak yanıma oturdu, yarım bir sigarayı yakıp bitirdi ve kalkıp biraz dolandıktan sonra daha yakınıma gelip yerleşti. Bu esnada ben ara ara gözlerimi yumup müzik dinliyordum. Geldiğini farkedince müziğin sesini kıstım. Bana bakıp pöfleyince, canın mı sıkkın, diye sordum. Konuşmak istiyor da cesaret edemiyor gibiydi zira. Hayır, seninki sıkkın mı, dedi. Hayır, müzik dinliyorum, dinlemek ister misin, dedim. Gözlerinin içi parladı, olur tabii, dedi. Kulaklıkta Fools Garden'ın Lemon Tree parçası çalıyordu. İki kulaklığı da kulağına takıp dinlerken keyifle güldü. Şansına hareketli bir parça çıkmasına sevindim. Aslında sözlerinin anlamı melankolik sayılsa da şarkı çok orjinal hareketli bir güzelliğe sahip. Anlamına aşina olmayana hüzünlü gelmesi pek mümkün değil. Hatta bazen bana anlamına rağmen sözlerinin aksi bir tat veriyor. Genelde müzik çalarımdaki eserler hep hüzünlü şarkılar ama bir evsizin, şarkı arşivimle, zaten bol olan efkarını arttırmaya vesile olmak en son istediğim şey bile olamaz. Müziği kulaklıktan zevkle dinlerken geri almak istediğinde söylersin deme inceliğini de unutmadı evsiz arkadaş. Uzun zamandır etraftan duyduklarım dışında müzik dinlememiştim, diye ekledi. 5 yıl 4 aydır evsizmiş, bu halde de şafak sayılıyor demek ki. Ama belirsiz bir şafağın hesabını tutmak diğerlerine nazaran çok daha yorucu olsa gerek. Hangi müzisyenleri sevdiğini sordum ama saydıklarına pek aşina değildim. Sonra B.B. Kingi sevip sevmediğini sordum, yine gözleri parladı. Severmiş. Sonra başka şarkılar seçtim listeden ona. Şimdi köşedeki kolunun dibinde uyuyor.
 
Chicago son birkaç yılda şehre pek aşina olmayanların bile farkedebileceği bir evsiz artışı yaşıyor. Her yaştan, her cinsiyet ve ırktan... Özellikle şu sıra gençler Amerikalı, kolej mezunları da arttı. Hele kışın sahilde geniş bir park alanında her ağacın altı bir evsizin zulaladığı eşya ve yataklarıyla bir açık hava evsiz kampına dönüşmüştü. Kapitalist sistemlerde ekonomik olarak bir tökezleyenin tekrar doğrulması çok güç ama buranın sistemi kadar gaddarını görmedim. Hele de Kredi Sicili gibi bir uygulama var ki, insanı hayatından bazdirir. Evvelce geciktirdiğiniz bir ödemeniz yüzünden paranızla bile ev kiralamakta sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bu sebeple 7 yıllık bir öğretmenin ev kiralama problemi yaşadığına da şahit oldum. Daha düşük gelir sahibi insanlar ne yapsın?!. Evini kiralamak istediğiniz adam size okul taksidinizi neden geciktirdiniz diye sorabiliyor mesela. Mahremiyet diye bir şeyden söz etmek mümkün değil haliyle. Evvelce kiraladığınız evle ilgili bilgilerle sınırlı da değil ulaşabildikleri bilgiler. Daha vahim örnekleri de var elbette. Bir de geçen The Invisable War diye bir belgeselde (ordu içinde tecavüz ve taciz vakalarıyla ilgiliydi) ABD'deki evsiz kadınların yüzde 40'ının askeriyede görev yaparken urağdıkları tecavüz/ler sebebiyle yaşadıkları travmalar sonucunda evsiz kaldıkları belirtiliyordu. Chicago'da şuan 100Bin'den fazla evsiz var. Post-Modern dünyada her toplum kendine has bir berbatlıkta çürüyor sanırım...