[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]
18 Eylül 2014 Perşembe
çArşı
Evvelden beri şu futbol sporuna pek meylim olmadı. Koli bandıyla sarılmış patlak topla oynadığımız son mahalle maçını da ortaokulda yaptıydım. O günden beri "abi top top" diye seslenen çocuklarınki hariç, neredeyse ayağım topa değmedi. Ha, o topu da çocuklara atacam diye ağaçlara takmışlığım, çatılara uçurmuşluğum çoktur. Veletlerin "aabi naaptın yaaa" seslerine, bulutlara astığım mahcup ıslıkla eşlik eder giderim.
Herkesin nefesini tutup beklediği maçlardan dışarda gürültü kopunca haberim olur. "Nooluyo la" diye sorduğumda, ufo görmüş gibi bakarlar. Stadyuma son girişim, lisedeyken uygun adım marş yürümek için getirildiğimdeydi. Senede bir gün televizyonda maç izlediğim (izler gibi yaptığım) olur. Yeğenler, arkadaşlar "gel yaa, hem bira içer takılırız" derler. E, bira varsa hatır kıramam tabi. Derbinin en heyecanlı yerinde millet ayağa fırlamışken ekran karşısında uyuduğumu da bilirim.
.....................................................
Taraftar gruplarına da temkinliyim. Gündeme oturdukları en civcivli zamanlarda lehte-aleyhte bişey söylemedim. Çünkü örgütlü disiplinli yapılar değiller. İçlerinde çeşit çeşit insan var.
Fakat adını iyi şeylerle duyduğum Beşiktaş Çarşı grubuna sempatim oldu. Doğrusuyla yanlışıyla, içlerinde en renkli, en mizahi olan bu taraftar grubu, ilk olarak bir futbolcuyu babasından dolayı aşağılayan soytarılara cevaben, "bizler kapıcı çocuğuyuz, ya siz? / çArşı" pankartı açtıklarında gönlümü fethetmişlerdi. Sonra siyahi oyuncuyu sahiplenen "hepimiz Eto'yuz / çArşı ırkçılığa karşı" çıkışı.. Sonra darda kalmış insanları ve sokak hayvanlarını unutmamaları.. Doğayı, ağaçları, dereleri sahiplenişleri.. Sonra depremzedeler için yaptıkları yardımlar, yoksul köy okullarıyla dayanışmaları, kan bağışları, vb.. Daha bir sürü güzelliklerini görünce on numara beş yıldız verdim kafadan.
.....................................................
Çarşı şimdi iktidarın hedefinde...
Sadece seçimden ve sandıktan ibaret saydıkları demokrasiyi yerlerde süründüren pişkinler, Çarşıyı "darbeye teşebbüsle" suçluyormuş. Geçmişte cimaatle bir olup başkalarına kurdukları kumpasları sonradan eski müttefiklerine ve tüm muhaliflerine karşı tezgahlayanlar, şimdi de Çarşıya dava açtırıp müebbed isteyecekmişler. Çarşı ise sağ kanattan gelen bu topu "ömür boyu ağırlaştırılmış beşiktaşlıyız" diyerek göğsünde yumuşatmış, kurulmak istenen tezgahı "sen hiç gözlerinde korku olan kartal gördün mü?" kontratağıyla rövaşatalı gole çevirmiş.
Çarşı neden hedefte?
Ağaçları talan ederek yerine ucube beton yığını dikmek için havuz medyasının müteaahhitlerine Gezi Parkını el altından satan muktedir, "ben kararımı verdim, üç-beş çapulcuya soracak değilim" hönkürdüğünde bardak taşmış, milyonlar "eee yetti ulan, seni bize sayıyla mı verdiler" deyip meydanlara çıkmışlardı. O zaman bu Çarşı grubu da şehrinin yeşilini kurutmamak için ilk günden direnişin ön saflarında yerini almıştı. İnatlaşıp ülkeyi yangın yerine çeviren, gencecik fidanları hayattan koparan rüşvetçibaşı da komisyon yerine ebegümecini almıştı. Meğerse unutmamış kindarlar, tükürdüğünü yalatanları. Dünyanın tanıdığı bu sempatik taraftar grubundan intikam almaya niyetlenmişler.
.....................................................
Davada adı geçenlerden biri de Bülent Abi'ymiş.
Bülent Abi Beşiktaşlıdır, Abbasağalıdır. Çarşının eskisi değilse de isimsiz emektarlarındandır. İnce uzun boyludur. Kır saçları ve gözlükleriyle onu Yıldız Teknikte öğretim üyesi zannedenler vardır.
Hem de kalbinin attığı taraftadır Bülent Abi, kıdemli solcudur. Aslında hali vakti fena değildir, semtin esnaflarındandır. Kökü Trakyanın bereketli topraklarında, geniş ay çiçeği tarlalarındadır. Ama o tercihini yoksullardan ve ezilenlerden yana yapmış, en zor zamanlarda bile ömrü işçinin emekçinin hak arama eyleminde grevinde mitinginde geçmiştir. 12 Eylülün işkencehanelerinde zebaniler çok ezmişler Bülent Abiyi. Çok canını yakmışlar bu güzel adamın. Ama o kötü günden değil, hep "eski güzel günlerden" bahseder.
Yiğittir, gözü karadır Bülent Abi. Eylemde sağdan soldan gelebilecek provakasyonlara karşı tetiktedir. O varsa, güvenlik daha bir tamamdır. Malum Gezi Haziranında bira satan ne idüğü belirsizleri parkın dışına çıkarmak isteyince, çomarın biri bıçaklayıp kaçmıştı Bülent Abiyi. İki santimle ölümden dönmüştü. "Uyanık olmalıyız. Neyin ne zaman nereden geleceği belli değil. Bunları birileri gönderiyorlar" demişti. Kendisi alkol almaz, sigara kullanmaz, spor yapar. Ama "mücadeleye zarar vermediği sürece" kimsenin yediğine içtiğine şekline şemaline karışmaz.
Hem üzerine bir takım siyasal sıfatlar takınıp hem de başkasının kaybolan eşeğini türkü söyleyerek arayanlardan, he he deyip dakkasında unutan zevzeklerden değildir. Özellikle gençlerle arası iyidir. Semtin cebi delik öğrencilerine sonuna kadar açıktır sofrası. Bir konuda yardımını istediysen gündemine alır, ilgilenir. Çocuğa Beşiktaşta bir dershane lazım olduydu, biraz tuzluydu. "Hemen gel" dedi. Buluştuk kartal heykelinin önünde. Bir apartımana çıktık. "Bu kardeşimizin çocuğu buraya gelecek, indirimli tarafından" dedi. Beş dakkada beşiktaş, işlem tamamdı.
Adı saygındır Bülent Abinin, boşuna değildir. Ortamlarda bi sürü yazılmış, tek kötü laf eden olmamış hakkında. Bir örnek: "... Ayrıca kendisi ve Abbasağa Çarşı ahalisi, park direnişi konusunda herkesten daha deneyimlidir. Zira zamanında güzelim Abbasağa Parkının yine rant uğruna birilerine peşkeş çekilmesi gündemdeyken, Bülent Hoca sahnedeydi ve mahalleli ile birlikte aylarca direnerek bu girişimin bertaraf edilmesinde aktif rol oynamıştı."
.....................................................
Beşiktaş Çarşının en az 30 yıllık tarihi vardır.
Çarşıyı ve Bülent Abileri müebbed hapse mahkum etmek isteyenlerin tarihi ise, hocalarının gömleğini satıp beyaz saraydan icazet aldıkları günden bugüne kadardır.
Çarşıya ve Bülent Abilere "darbeci" iftirasını atan takiyyecilerin kendilerine yönelmeyen hiç bir darbeyle gerçekten çelişkisi yoktur. İşlerine gelen darbe artığı yasaları değiştirmek için hiç bir şey yapmamışlardır. 12 Eylül darbesinin solun üzerinden buldozerle geçerek düzlediği yoldan yürümüşlerdir.
Çarşı ise, eylüllerin boğucu iklimine tepki olarak doğmuş bir dayanışmanın adıdır. "çArşı bütün darbelere karşı"dır.
Dışardan ve içerden en küçük itiraza tahammül edemeyen padişahlık heveslileri, yıllarca kendilerine noterlik yapan çankaya gülünü bile dakkasında satabilecek kadar vefasızdırlar.
Çarşı ise, yoldaşlarını kumpas davalara yedirmeyecek "feda" ruhuna sahiptir.
Seccadesi dolar olan makaracıların inşallahlı maşallahlı rüşvet pazarlıklarını, villalarındaki sıfırlanamayan paraları dünya alem dinlemiştir.
Çarşı ise, izan ve haysiyet yoksunu iftiralara, "bizi hiç bir paranın gücü satın alamadı" diyerek, delikanlı bir tarihin şeref sayfalarında yerini almıştır.
18.09.2014 —Erdal Arifoğlu