[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

4 Ekim 2014 Cumartesi

defneye sığınış


Hüzün verici ve bulanık ufuktan 
gece geliyordu yıldızlara gebe. 
Sakallı bir masal büyücüsüydüm ben, 
duydum, konuşurdu taşlarla çiçekler.

öğrendim gizini iç kararmasının 
ki söyler ısırgan, sarmaşık, selvi hep; 
öğrendim sümbülün ağzındaki düşü, 
aydınlık şarkılar söyledim süsenle.

Derin ruhlarım gösterirdi bana 
güngörmüş, karanlık ormandaki herkes: 
bilgi yüklü, yaşlı zeytin ağaçları, 
kendinden geçmiş çam kokusu seslerle; 
ölü kavaklar, karınca yuvaları; 
yosunu örten kar: beyaz menekşeler.

Usulca gönlümle konuşurdu hepsi, 
titrerdi ipliği çınlayan ipekte, 
o ipeğin suyu bir ağdır ki sarar 
durağan şeyleri bir sonsuz düzenle.

Güller lir sesinden düşler içindeydi, 
altın bir efsane dokurdu meşeler, 
ardıçlar dökerdi bir köy ürküntüsü 
mazıları saran erkekçe kederle.

Bütün tutkusuna yakınım ormanın: 
o yapraktaki, yıldızdaki düzene. 
Uyur mu yüreğin, ey sedir ağacı, 
söyle, saf ışığın kollarında ergeç?

Bilirim ben, ey gül, gösterdiğin liri; 
bütün kirişleri geçmiş günlerim hep. 
Hangi durgun suya atıversem onu 
atar gibi eski aşkları, bilemem!

Bilirim, ey selvi, söylediğin gizi; 
acı da kardeştir bizlere, gece de; 
nice bir yuvayla doludur gönlümüz, 
sende bülbüllere, hüzünlere bende!

Bilirim, baba zeytin, sonsuz büyünü, 
verirsin bize çektiğin kanı yerden, 
çekerim gönlümden tıpkı sencileyin 
o kutsal yağını, düşüncenin ben de!

Beni şarkınızla yordunuz hepiniz; 
bana benimkini sorun, bilinmeyen; 
söndürmüyorsunuz hiç bunaltısını 
siz bu saf ateşin 
ki yanar göğsümde.

Sen tanrısal defne, sen erişilmez ruh, 
öylesine soylu 
ve sessiz olan sen! 
Dök kulaklarıma tanrısal öykünü, 
o derin ve candan bilgeliğini ser!

Ey meyveleri sessizlik olan ağaç, 
orkestralar büyücüsü, öpüşmeler 
ustası, Dafne'nin pembe vücuduna 
kendi Apollon kanıyle biçim veren!

Eski bilgeliğin ey büyük hocası! 
Kapanmış koca dilsiz iççekmelere! 
Konuşur benimle bütün kardeşlerin 
ormanda, şarkımı hor görürsün sense!

Belki, ey ezgiler ustası, ozanın 
acı gözyaşları boşunadır sence. 
Belki yaprakların aydan lekelenip 
yitirmiştir ilkyaz umudunu hepten.

Bastıran akşamın içten güzelliği 
karartır çiyi, yola halı döşer de 
bir bilgelik diker geceye sınırsız, 
hışımla gelirken yıldızlara gebe.

lorca -defneye sığınış-