[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]
20 Temmuz 2015 Pazartesi
Yavaş Ölüm vs Hızlı Katl
Tanrının, ideolojinin, toplumun, partinin, ailenin, paranın, gücün konsomatrisi olan insanlardan şiddetten başka bir şey türemesini beklemek beyhude. Bu amaçla sevmek bile nefrete denk şiddet türleri üretiyor. Konsomatrislikten sıyrılıp kendisini yontma çabası artan insanların elleri dünyayı kısmen güzelleştirebilir onlar da hızlı bir ölümden sıyrılabilirlerse, yavaş ölümden paylarını alıyorlar. Pek çok defa duruşlarımız reaksiyondan öte geçmediğinden ellerimizle ettiklerimiz hep karşı çıktıklarımızın pratiklerini tersten üretmeye çıkıyor. Öfkemiz de, sevgimiz de hep bir üst gücü tatmin etmek ya da daha güçlü, daha vicdanlı hissetmek için olduğundan böyleyiz. Oysa şiddet, (belki kınama ritüeli de) enerji içeceği gibi bir şey. Onunla asla güçlü olunmaz. Sadece kısa vadelerle kendi varlığımızı ve etrafımızı öğütürken güçlü hissederiz. Bu durumun tekrarı için yine, yeniden şiddet üretiriz. Tekil ve çoğul, şiddete bağımlılığımız bundan. Yaşıyorum dersek yalan söylemiş, kendimizi kandırmış oluruz. Sağımız, solumuz yavaş ölüm türleriyle dolu. Yavaş ölümü tecrübe ederken, yavaş öldürmeler de payımıza düşüyor. Hızlı bir ölüm ve öldürme kadar, yavaş olan dikkatimizi çekip, canımızı yakmıyor. Acılarla morfinliyoruz kendi gaddarlığımızı. Nereye bakıp ne yöne koşacağımızı şaşırdık. Her taraftan halatlar atılıyor üzerimize. Sözün, fotoğrafın urganlarıyla eş zamanlı olarak tüm yönlere çekiliyoruz. Bu yazdığım da bu duruma dahil maalesef.