[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

12 Ekim 2014 Pazar

Kardeşlik Nişanesi


2009 Kışından yadigar. İstanbul Haydar Paşa tren istasyonundan hareketle, Diyarbakır'a mis gibi rötarlarla 41 saatte vararak başladığım uzun ince bir yolculuktan yadigar bir kumaş parçası. Dünyadaki tüm bayrakların "değerini" toplasan bunun yanında esamesi okunmaz. Hikayeyi şimdilik şöyle alt yazı geçeyim. İstanbul'daki tanışlarımın Diyarbakır'daki yakınlarında misafir olup, onların Mardin'deki tanıdıklarıyla yollarım kesişip (kesişip derken, züğürtlüğüme uygun motel ya da öğretmen evinde filan kalmaya niyetlendiğim halde hikayelerimizi ve ekmeği bölüşmek ağır basıtığından yatılı misafir olmak), onların da Kiliste'ki yakınlarıyla selamlaşıp (selamlaşıp dediysem yine som muhabbet dolu tanrı misafiri modu:) Suriye ve Ürdün'e geçtiğim ve benzerlerini oradaki şehir ve çölerlede de yaşayıp, yollarda ruhumu güzel insanların yüreklerine bandığım demlerden bir hatıra. Misafirliğimden benim gibi mutlu olduklarını hissetmemin rahatlığıyla uzayıp bereketlenen bir yolculuk. Bu gün yine anımsadım, iyi geldi. Çantamdan bir şey alırken gözüme ilişti yine. Burada da dursun, anlamı çoğalsın. Coğrafyamızdaki kardeşlik potansiyelinin ve geçmişteki mümkün olan dostluklarımızın anımsatıcısı olarak. Mardin'deki aileyle birlikte yemek hazırlarken pazardan aldığımız bir sebze demetinin bu gözelim çaputla bağlandığını farkedip hatıra olarak almıştım. Plastik olsa böyle olmazdı muhtemelen. Günlerce bileklik olarak dolaştı benle. Sonra da çantamın üzerinde dinlenmeye aldım. Neredeyse 5 yıldır birlikte yol aldığımız bir kardeşlik nişanesi oldu kendisi böylelikle. Bu coğrafyada daha güzel nice kardeşlik, dostluk nişanelerimiz olsun demek geldi içimden bu vesileyle...