[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Zorba/Altını Çizdiğim Satırlar

Yabanıl bir çam ağacında, bir sabah, tam içerdeki canın dışarı çıkmak üzere kabuğunu çıtlattığı anda, bir kelebek kozasını nasıl görme fırsatını elde etmiş olduğumu hatırladım. Bekliyor, bekliyordum; o ise gecikiyordu; benim de işim vardı... Bunun için ona doğru eğildim, soluğumla ısıtmaya başladım. Onu sabırla ısıtıyordum. Mucize benim önümde, doğal hızından daha hızlı oluşmaya başladı; kabuğun hepsi açılıp kelebek göründü. Ama ben, heyecanımı asla unutmayacağım: Kanatları kıvrıntılıydı ve açılmamıştı, bütün vücudu titriyor, kanatlarını açmaya çalışıyor, ama beceremiyordu. Bense ona soluğumla yardımcı olmaya çalışıyordum. Ama boşuna. Onun, güneşte sabırla olgunlaşmaya ve açılışa gereksinimi vardı; şimdiyse, artık vakit geçmişti. Soluğum kelebeği, yedi aylık çocuk gibi vaktinden önce, daha buruluk bir halde dışarı çıkmaya zorlamıştı. Olgunlaşmamış halde çıktı, umutsuzca kımıldadı, biraz sonra da avucumun içinde öldü.

Kelebeğin bu tüylü iskeleti, sanırım ki, bilincindeki en büyük ağırlıktı. Ve işte bu gün, ta derinden anladım: Yüz yıllık yasaları oldu bittiye getirmek öldürücü bir günahtır: Ölümsüz uyumu güvenle izlemek insanın borcudur.
-Nikos Kazancakis/Zorba/Sf:126 Altını çizdiğim, yanına mim koyduğum satırlardan...




"...geceleyin aklım silahsızlanıyor, iç kapılar açılıyor../..'Maddeyi ruha çeviren ölümsüz güç Allah'tır; her insanın içinde bu ilahi yumaktan bir parça vardır; bunun için de ekmeğin, suyun ve etin biçimini değiştirip onu düşünce ve hareket haline sokuyor. Bu yüzden hakkı var Zorba'nın.''Bana yediğini ne yaptığını söyle, senin ne olduğunu söyleyeyim,' diyordu." Zorba/sf:118
"Küçük çocukken kuyuya düşme tehlikesi geçirmiştim. Büyüyünce de "sonsuzluk" sözcüğünün içine düşme tehlikesiyle karşılaştım ve birkaç başka sözcüğün daha: "Aşk", "umut", "anayurt" ve "Allah". Her yıl kurtulup ilerlediğimi sanıyordum. İlerlemiyor, yalnızca sözcük değiştiriyor ve buna "kurtuluş" diyordum..." Zorba/sf:175

"Ölmezlik bizim ölümlü hayatımızda da vardır; ama onu tek başımıza bulmamız çok güç; ölümlü kaygılar aldatır bizi. Bu ölümlü hayatı, yani ölümsüzlüğü yaşamayı, yalnız az kimse başarır. Ötekiler mahvolacaktı, ama Allah acıdı onlara, dini gönderdi. Böylece halk da ölümsüzlüğü yaşayabiliyor." Zorba/sf: 201

"...Ben dedi, bir şeye özlem duydum mu, ne yaparım bilir misin? Bir daha hatırlamayacak kadar bıkıp da kurtulmak için yerim, yerim... Ya da tiksintiyle hatırlamak için. Bak bir zamanlar çocukken, kirazlara karşı anlatılmaz bir tutkum vardı. Param olmadığı için azar azar alıyor, yiyor, yine istiyordum. Gece gündüz kiraz düşünürdüm, salyalarım akardı; işkenceydi bu! Günün birinde, kızdım mı, utandım mı, bilmiyorum; baktım ki kirazlar bana istediklerini yaptırıyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? Geceleyin yavaşça kalktım, babmın ceplerini yokladım, gümüş bir mecidiye bulup çaldım. Sabah sabah da kalktım, bir bahçeye gidip bir sepet dolusu kiraz satın aldım. Bir çukurun içine oturup başladım yemeye. Yedim, yedim şiştim, midem bulandı, kustum. Kustum patron. O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gözüme görünmelerini bile istemedim. Özgür oldum. Artık kirazları bırakıp şöyle diyordum: Size ihtiyacım yok! Şarap için de aynı şeyi yaptım, sigara için de... Hala içiyorum ama istediğim anda 'harp' diye bıçakla keser gibi kesiyorum. Tutku bana egemen olamamıştır. Yurdum için de aynı şey. Hasret çektim, bıktım, kustum, kurtuldum..."sf:193

"...Zorba, hıçkırığı önlemek istermiş gibi yutkundu. "Ayrılıyoruz," diye mırıldandı. "Sen nereye gideceksin patron?" "Yabancı ülkelere gideceğim; içimdeki keçi daha çok kağıt yiyecek." "Hala akıllanmadın mı patron?" "Akıllandım Zorba, sağ olasın; ama ben de senin yolundan gidiyorum; ben de kitaplarla, senin kirazlarla yaptığını yapacağım; o kadar çok kağıt yiyeceğim ki, bulantı gelecek, kusacak ve kurtulacağım..."
sf:286 Zorba/Nikos Kazancakis