[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

2 Ağustos 2012 Perşembe

Kötülük Mektupları-Spinoza-Arşivden






"Bana kalırsa kudretim dahilinde olmayan şeyler arasında, hakikati içtenlikle seven kişilerle kurulan dostluktan daha değerlisi yoktur./.../Nasıl hakikat bir kez algılandıktan sonra bırakılamıyorsa, bu insanların birbirlerine olan sevgisi de, her birinin hakikatin bilgisine duyduğu sevgiye dayandığı sürece bozulup yok olmaz.” (sf:21)

Alman Şair Novalis'in kendisi için; "Tanrı sarhoşu bir insan." dediği, Kötülük Mektupları'nın müsebbibi, yazar Spinoza; soru sormanın aklın ibadeti olduğunun bilincinde olmayan cemaati tarafından 24 yaşında, daha düşüncelerini yazıya aktarmadan evvel afaroz edilmiş bir Yahudi. Hristiyanlar arasında Yahudi, Yahudiler arasında dinsiz olarak itham edilmiş, ötekilestirilmiş, Heidelberg Üniversitesinden kürsü teklifi almasına rağmen, özgürlügüm kısıtlanır çekincesiyle teklifi kabul etmeyen ve mercek üreterek yaşamını sürdüren bir filozof.

Kötülük Mektupları'nı okumamın ardından Spinoza'nın eserleri ve kendisi hakkında yazılan tüm -ikinci el- kitapların ardına düştüm. Bu bende hakikati arayış tutkumun bir parçası halini aldı ister istemez. Zira satırlarda ve alt metinlerde karşılaştığım pek çok sağlam soru ve hakikat, beni daha yüksek bir hakikat algısına eriştirebilecek bir basamak mesabesindeydi. Kredi kartı kullanmadığım için internetten kitapların hangi sahaflarda olduğunu öğrenip tek tek İstanbul'un iki yakasındaki mekanlarda iz sürüp, bizzat gidip kitapları büyük bir iştiyakla alıyordum. En son İstiklal'de sahaf bir arkadaşım beni Spinozasız bıraktın, diye latifede bulunmuştu. (Henüz hepsini okuyamasam da...) Benzer bir etkiyi başka dimağlarda da uyandırmasını umarak kitap hakkında bir şeyler yazmanın iyi olacağını düşündüm.

Yazarın baş yapıtı, geometrik bir anlatım sistemiyle kaleme aldığı "Etika" olsa da, "Kötülük Mektupları" da; 17. yüzyıl için dönemin filozofları tarafından, yapıtlarında hiç yer almayan ya da kısaca değinilip geçilmiş bazı savların geliştirildiği makaleler mesabesindedir. Üstelik çeşitli mektuplaşmalarda; muhatapların anlayış güçlerine uyarlanan bu edebi-felsefik fikirler bazı açıklama ve örneklerle daha erişilebilir bir hal almaktadır. Kötülük Mektupları; Aralık 1664 ve Haziran 1665 arası yazılmış, sekiz tanesi günümüze kadar saklanmış (mektup 18-24 ve 27), karşılıklı dörder mektuptan oluşmakta. Blyenbergh'in Spinoza'ya herşeyin nedeni olan Tanrının insanların kötü isteklerinin de nedeni sayılıp sayılmayacağı sorusu etrafında toplanan bir mektup göndermesi ile malum yazışma başlar.

Spinoza için yeni bir yaşama ilkesi olan felsefenin; doğaya ilişkin salt teknik bir bilgi ya da bilimsel araştırma için bir temel olmadığı ilk yazılarından itibaren farkedilebilir. Felsefe insanın yaşayış tarzını kökünden etkileyen, devrimsel bir etkinliktir.

".../Benim için korku nedeni veya nesnesi olan şeylerin hiçbirinin, ruh onlar tarafından uyarılmadıkça kendilerinde iyi ya da kötü herhangi bir şey taşımadığını görüp, sonunda gerçekten iyi olan, kendi kendini iletebilen ve başka her şey bir kenara itildiğinde ruhu tek başına etkileyebilecek bir şeyin olup olmadığını /.../ araştırmaya karar verdim." (sf:10) ifadelerinde de bunu görmek mümkündür.

Spinoza'yı bu yolda tetikleyen; herkesin peşinden koştuğu amaçlara dair alaladelik deneyimidir. Kıvamlı ve doğurgan bir sezgi de felsefesini oluşturmada kendisine eşlik etmektedir. Bu nedenle her mektupta biraz daha derinleşen, çoğalan ve gittikçe daha çok boyut kazanan katmanlı bir tefekkür yolculuğu kitabın içerdiği mektuplarda okuru karşilar.

Kitabın girişinde; hakikati varlığın yapısına ait bir özellik, dışsal bir belirleme değil, düşüncelerimizin içsel bir niteliği olarak değerlendiren yazar ve eserleri hakkında çevirmenin 36 sayfalık hayli emek verilmiş konuya vakıf bir değerlendirmesi de mevcut. Yine son kısımda; Geometrik Olarak Kanıtlanmış Descartes Felsefesinin İlkeleri ve Metafizik Düşünceler başlıklı iki bölüm eklenmiş kitaba.

Spinoza Kötülük Mektuplarında; kavramların tanımını yavaş yavaş muhatabın kabulünün dışına çıkarak değiştirmeye, sorunsalı kendi felsefi çerçevesinin içine çekmeye çalışmaktadır. Yazıştığı kişinin dilini ve anlayışını hesaba katarak, onun yerine kendi düşünsel-kavramsal imkanlarıyla gerçek anlamda felsefi bir hakikat düzlemine sıçratmaya çabalamaktadır. İktidarın kitlelerin kederine ihtiyacı vardır diyerek de, direniş anlayışımızı bilememiz konusunda bizi daha yetkin kılan cüretkar cümleler kurmaktadır.

Kitabın isim babası Deleuze’nin "Kötülük Mektupları" adını uygun görüşündeki temel etken, mektuplarındaki sıkı tartışmalarda Spinoza ve Guillaume de Blyenbergh’in “kötülük problemi” üzerinde epeyce durmalarından kaynaklanır.



Kitaptan birkaç seçme pasaj aktarmak gerekirse:

"Yasak meyvedeki kötülük, Adem'in eylemi yüzünden yitirdiği daha yetkin bir halin yoksunluğundan başka bir şey değildir./.../Demek ki Adem'e yönelik yasak, Tanrının Adem'e bu ağacın meyvesinden yemesinin "ölümüne" sebep olacağını açıklamasından ibaretti. Tıpkı bize doğal anlama yetisi aracılığıyla zehrin ölümcül olduğunu açıklaması gibi. Eğer Tanrının bunu Adem'e hangi amaçla açıkladığını soracak olursanız, işte cevabım: Bu bilgiyle daha yetkin kılması için. Şu halde, Tanrının Adem'e niye daha yetkin bir irade vermediğini sormak, niye daireye kürenin bütün özelliklerini bahşetmediğini sormak kadar saçmadır." (sf:56-Spinoza)

"Üstelik kötüler, Tanrıyı tanımadıklarından, ilahi Zanaatkarın elinde, bilinçsizce işleyen ve işlerken kendi kendini bozan birer alet gibidirler; oysa iyiler bilinçli olarak işlerler ve işledikçe kendilerini daha da yetkinleştiriler." (sf:57-Spinoza)

"Ve uzun bir incelemeden sonra doğal bilgim bu Kelamla çelişir veya iyi uyuşmaz görünürse, Kelamın üzerimde öyle bir oteritesi vardır ki açık olduğunu sandığım kavramları, Kitap'ta bana emredildiğini düşündüğüm hakikatin üzerine ya da karşısına koymaktansa şüpheli görmeye başlarım./.../O belki de, kendisi ve eserleri hakkında, benim şu anda sonlu anlama yetimle algılayabileceğimden daha fazla bir yetkinlik bildirmek istemiştir." (sf:59,60-Blyenbergh)

"Uzun saatlerimi ulvi bir şevkle O'na adayabilirim, gerçi o esnada sonlu anlama yetimin yoksun olduğu pek çok şeyi düşünüp kederlenirim de; ama duyduğum kederi, sahip olduğum ve benim için hayatımdan değerli olan umutla, bundan sonra da varolacağım, varolmaya devam edeceğim Tanrısallığı şimdikinden daha büyük bir yetkinlikle temaşa edeceğim umuduyla yatıştırırım."(sf:75-Blyenbergh)

"Tanrıyı bir yargıç olarak tanıtmadığım için, yapılıp edilenleri failinin kudretiyle değil nitelikleriyle değerlendiriyorum; yapıp edilenin sonucu olan ödül de, nasıl üç açısının iki dik açıya eşit olması üçgenin doğasından geliyorsa o şekilde edimin kendisinden zorunlu olarak türüyor." (sf:80-Spinoza)

"Tanrının bize belirlenmiş bir anlama yetisi ama belirlenmemiş bir irade verdiği /.../ yani irademizin anlama yetimizin sınırlarının ötesine geçmemesi..." (sf:82,83-Spinoza) gibi kısımlar hayli kayde değer olsa gerek...

Kitapta; "bireylerin boyutları," "uzamsal parçalar rejimi," "bedenlerin karakteristik ilişkileri," "tekil özler," "kötülüğün tanımı," "insan iradesi," "Tanrının yaratımı ve katkısı," "yaratma ve varlıkta tutmanın aynı şey -mi- olduğu," "isteklerin ve edimlerin doğası," "hatanın kökeni," "Adem ile Havva-Yasak meyve," "yetkinlik ve yoksunluk," "Kutsal Kitap'ın yapısı" gibi kavramlar iç tutarlılığı olan bütünsel bir metin oluşturarak kıyasıya irdeleniyor okurun da şahitliği eşliğinde.

Fikriyle başka fikirleri dürten, fikrilerle duygu bağını gözeten, muhatabın zihnine naif ve kaçınılmaz sondajlar vuran soru cevaplarla dolu, filozofisinden tutun da üslubuna değin, enfes bir kitap mesabesinde Kötülük Mektupları. Son kelamı yine Spinoza‘ya bırakacak olursak; "Tekil şeyleri ne kadar anlarsak, Tanrıyı da o kadar anlarız/.../Hakikat hakikatle çelişmez."

Meryem Rabia Taşbilek 2010

yorum arşiv:

yalinayakbasikabak | 22 Ağustos 2010, saat: 23:38

hakikati sevdim seveli

deli olacam deli