[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

1 Eylül 2011 Perşembe

saatleri ayarlama enstitüsü/iktibas

fakir düşmüş bir ailede doğdum. buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. fakirlik, içimizde etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla -ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. onun da kendine göre imtiyazları vardır. benim çocuklumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.

bu kelimeyi bugün sadece siyasi mânasında kullanıyoruz. ne yazık! onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiçbir zaman mânasını anlamayacaklardır. politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği hâlde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.

nereden gelir? nasıl birdenbire gider? veren mi tekrar elimizden alır? yoksa biz mi birdenbire bıkar, "buyurunuz efendim, bendeniz artık hevesimi aldım. sizin olsun, belki bir işinize yarar!" diye hediye mi ederiz? yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbire parlayan fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını hâline giren o büyülü hazinelere mi benzer? bir türlü anlayamadım.

nihayet şu kanaata vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. hürriyet aşkı, bir nevi snobizmden başka bir şey değildir. hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık. ne gezer? daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. ve işin garibi biz de yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmi nutuklarda adının anılması kâfi geliyor.
saatleri ayarlama enstitüsü-ahmet hamdi tanpınar