[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

11 Kasım 2011 Cuma

Wampanoang ve Biz

Dün gece bir belgeselin gösterimine ortalarındayken denk geldim. 1680lerde Amerika kıtasındaki bir yerli kabilesinin diline ilk defa çevrilmiş bir İncilin metinlerini gösteriyorlar. Aslında belgeselin merkezinde lingusitikçi kimi Kızıl Derililer var. Aralarından birine Noam Chomski destek olup, akademik bir geçmişi olmadığı halde üniversite bünyesine almış. Küçükken ailesinden koparılmış yaşlı bir kadın şimdilerde. Çocuklara ana dillerini öğretiyor. Gerçekleştiğini tam anlamıyla göremese de canına kastedilmiş, kökü kuurtulmuş bir dilin 7 kuşak sonra yeniden eski tazeliğine kavuşacağını söylüyor. Eski kelimelere tam anlamıyla ulaşsalar da, geçen zaman zarfında ortaya çıkan yeni kelimeleri yeniden orjinaliyle uyumlu şekilde üretip yaygınlaştırmaları gerekiyor çünkü. Ailesinden uyduruk bir vergi borcu bahanesiyle koparıldığında dilini unutmamak için, diyalog kuracak kimsesi olmadığından kendi konuşmalarını ses kaydedicisine kaydederek, iki kişiymiş gibi yazılı ve sözlü diyaloglar kurarak dilini unutmamış ve şimdi mensubu olduğu kabilenin dilini yeniden hayata döndürmeye çalışıyor. Gözleri doluyor, kendi dilimizi yeniden öğrenmek için bile bizi Hristiyanlaştıranların İncli ulaşabildiğimiz en eski kaynak derken... Kabile reislerine okumaları için verilen İncillerin üzerinde reislerin kimi notları var. Biri şöyle yazmış: "Sana dua etmem söylendi ey tanrı, ama ne kadar istesem de seni sevemiyorum, sana sevgimden sana dua edemiyorum ama toprağımı elimden alıyorlar, ona olan sevgim yüzünden sana dua ediyorum." Ve daha fazlası... O kadar ağladım ki... Tanrı adına yapılanlar, tanrıya iftiralar, insanın doymak bilmeyen hırsı... Oysa yerliler zaten herşeylerini paylaşmışlardı. Burada aradan yüzyıllar geçtiği halde hala o kadar çok boş toprak var ki. Kime yetmezdi... Toprakla sahiplilik ilişkisi değil de ağaçlar gibi irtibatı olan insanların sistematik olarak köklerinin kopartılması, devrilmesi çok iç burkucu. Ve nedense bu uygulamalar hiç bir coğrafyayla sınırlı değil. Dünyada ne de çok acı var. Bazen onlarıdan yana sürekli farkındalık kazanan aklımdan usanıyorum. İnsan ne kadar da zalim ve bazı mazlumlar ne kadar da vakur... Dilsiz022719112011