[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

29 Temmuz 2012 Pazar

Hırsız-Polis, Plastik Kelepçeler, Hıyar Aleyhisselam vs

*resim: edvard munch


Evine hırsız giren insanlar için bu durum çokça bir talihsizlik olarak nitelendirilse de kimi durumlarda aynı talihsizlik nitelemesi mekanın sakinlerinden çok hırsıza da yakışabiliyor. Bu hafta bir arkadaşımın evine 2 hırsız girmeye teşebbüs etmiş. Arkadaş da o gün rahatsızlandığı için işten erken gelip evde istirehat ediyormuş. Nasıl olduysa evde birlikte kaldıkları diğer arkadaş da aynı vakitlerde benzer sebeplerle bulunmataymış. Kapı şiddettle birkaç defa vurulmuş ama mecali olmayan ev ahalisi kimseyi de beklemediğinden tez davranıp kimsiniz diye sormaya kalkıp kapıya bakmamış. Derken bir müddet sonra arkadaşım kapının zorlandığını farkedip muhtelif sesler işitince kapı deliğinden etrafı kolaçan etme ihtiyacı duymuş. İki adamın kapıyı zorladığını görünce de, refleksel bir hareketle kapıya içeriden kuvvetle vurup onları korkutup kaçırmış. Haliyle akabinde polis gelmiş. Polisler gerekli raporu tuttuktan sonra üstlerine vazife olmasa da -pek çok yerde olduğu gibi sanırım burada da üstlerine vazife olmayan şeylerden kalan zamanda görevlerini yapıyorlar- "bu evin eşyaları nerede, sanırım taşınıyorsunuz," diye sormuşlar. Arkadaş da: "hayır taşınmıyoruz, bizim eşyalarımız bu kadar," demiş. İki gündür aklıma geldikçe bu diyaloğa gülüp duruyorum. Hırsızlar da bula bula bizim gariplerin evine denk gelmişler. Neyse ki kimsenin canına zeval gelmemiş. Evet bazı insanların içinde yaşadığımız yüzyılda hala gönüllüce yaşadığı sade evleri var ki bu duruma aşina olmayan polis görevlileri evin normal haline bakıp eşyaların toparlanıp başka bir yere nakledildiğini düşünebiliyor. Gel de gülme! Yani bizimkiler demek ki isteseler soyulduk diye rapor verseler başları ağrımayacak.

Bir başka hırsızlık hikayesi ise ilk ağızdan dinlenen bir Tatar ninemizden: İki adam hırsızlık için bu yaşlı teyzemizin evine giriyor. Evde kimse yok sanıyorlar haliyle. Oysa Tatar teyzemiz evde bulunuyor o esnada. Çok da yalnız ve misafirperver biri... Bu iki hırsızı kapıdan girince belki yaşlılığın da vermiş olduğu bir dalgınlıkla yahut da kapının pek dikkatle kapatılmadığı bir evde yaşamaklığın verdiği doğallıkla, güler yüzle içeri buyur ediyor. Hallerini hatırlarını soruyor ve önlerine sofra kuruyor. İkramlardan sonra da dualarla uğurluyor. Elbette hikaye bu kadarla kalsa Tatar teyzemiz evine gelenlerin hırsız olduklarını öğrenip bu olayı kimselere aktaramaz. Fakat evine hırsızlık için girip gördükleri izzet ikramla utanıp gerisin geri çıkan adamlar bir başka hırsızlık vukuatı sebebiyle yakalandıklarında muhtemelen içlerinde yer den bu Tatar nineyle yaşadıkları durumu emniyet görevlilerine sorguda anlattıyorlar. Polisler de üşenmeyip Tatar nineyi evinde ağırladığı bu iki adamın hikayelerinin geri kalan kısmından haberdar ediyorlar. Derken bu hikaye bu satırları okuyanların bile varlığına azık olacak kadar uzun bir yol alıyor insanlar arasında.

İnsanlık sergüzeşti insanın kurgulayabileceği tüm senaryoların ötesinde acı tatlı enteresanlıklarla dolu. Hırsızlık mevzuunu şimdilik nihayete erdirirsek, ben de haftalardır daha evvel de Diatomlar başlığında kısaca bahsettiğim gibi ev ahalisiyle beraber tahta kurularına karşı bir mücadele vermekteydim. Hayır normalde zarasız gariban sineklere vs küheylan kesilen Keşkül ve Paskal, kediliklerini sanırım ebatlarını küçümsedikleri için bizim canımızı okuyan tahta kurularına karşı hiç bir şekilde gösterebilmiş değiller. Evden çıkarken anahtarımı bulamadığımda hala kapının diline kağıt sıkıştırıp çıkabilen biri olarak insanlardan çok haşerattan muzdarip olmam makul bile sayılabilir aslında. Neyse ki geç de olsa karşılıklı beyaz bayrak çektik sanırım tahta kurularıyla. Özel ilaçlama da pek kar etmedi, en sonunda evdeki kitaplar ve birkaç parça eşya dışında maalesef halılara varana dek her şeyi atmak zorunda kaldık. Baya hafifiledim. Ev ilk anlattığım evdeki arkadaşların polisle aralarında geçen diyaloğa alternatifler oluşturabilecek niteliğe kavuştu sayılır. İnsanlar onca savaş yapıyor, biz küçücük haşeratlarla acziyetimizi iliklerimize dek hissettik. Şiddete meyyal de, mahir de değiliz ne yapalım. Eve gelen ilaçlamacının beni görür görmez daha selamlaşmadan "sizin memlekette hala insanların kolu kesiliyor mu?" sorusuna maruz kalmam ve o evi ilaçlarken elimde olmayan bir ivedilikle geçenlerde izlediğim bir Türk filminin "hıyar aleyhisselam" repliği ve türevleri eşliğinde bisiklete binip uzaklaşmam da cabası... 

Nicedir taşınma genim depreşmişti zaten. Yine yol göründü. Her taşınmada biraz daha haffiflemek, eşya kutulamak bir yerden sonra dönem dönem özlenen bir alışkanlık oldu bende taşınmaktan ve telaşesinden nefret eden arkadaşlarımın aksine. Seyyarlığı yorucu da olsa seviyorum. Heyecan veriyor bana bu durum. Yine de elbette imkanlar dahilinde pergelin bir ayağını sabitleyip kitapları vs bir yerde uzun soluklu bir düzen içinde yerleştirip insanın bir ayağının sürekli seyyar olmasının, yoruldukça sade ama daha sabit olan düzeninde soluklanmaya dönebilmesi de güzel olurdu, olur umarım. Bu sene evin yakınındaki kütüphanenin elden çıkarılan yahut da bağışlanan kitapları sattığı reyondan,  300'e yakın İngilizce kitap alıp eve taşıdım. 100'e yakın da Türkçe kitap var kitaplıkta. Bakalım nasıl geri getireceğiz memlekete... Üstelik aldıklarım da karambole, ucuz oldukları için alınmış kitaplar değil. Geneli klasiklerden, titizlikle haklarında az çok okuma yapıp seçtiğim kitaplar, bazılarıysa Tükçesini okuduğum yahut önceden okuma listeme aldımlarım... Evvelce karda, kışta ağırlıklarıyla eve dönerken belimi bükseler, nefesimi kesseler de artık bisikletimin önüne monte ettiğim sepet hayli işimi kolaylaştı diyebilirim. Gerçi sepeti bisiklet gövdesine bağlayan kısım ağırlığa dayanamayıp büküldüğünden onu plastik kelepçelerle sağlamlaştırmak gerekti. Plastik kelepçelere ne zaman bir ihtiyaç gereği dokunsam ürperiyorum. Keşke hep iş güç için kullanılan alet edevat olarak kalsalar hayatımızda. İnsanların bileklerinde görmesek onları... Dilsizmütercim: 152729072012