[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

12 Nisan 2013 Cuma

Hediye Aksoy: Bir yarım içerde


Ceza evlerindeki mektup arkadaşlarımdan biri "şartlı" tahliye olmuş. Cezanın bir yıl ertelenmesine pek sevinemedim çünkü bir yıl sonra geri dönme psikolojisiyle bu sevinç ne kadar yaşanabilir bilemiyorum. Yine de umutlandırıcı bir durum. Henüz tahliye olmadan evvelki mektubu elime ulaşmadı ama bir vesileyle haberdar oldum. Nedense basında yeterince haber yapılmamış. Sanırım bu kararın mercileri bu adımdan yana pek dikkat çekmek istemiyorlar. Dün akşam da Black Panter'lerden Russell 'Maroon' Shoats'un kızı Theresa Shoats ile tanışıp görüşme imkanı buldum. Kendisi de, 40 yıla yakın bir zamandır günde 23 saat hücresinde kilitli kalan babasının özgürlüğü için neler yapabileceğimizden bahsetti. Hayli geç kalınmış olsa da umarım yakında Russell Maroon da içinde yaşadığımız toplumlarda ne kadar mümkün olursa en azından o kadar özgürlüğüne kavuşur. İmkan bulabilirsem toplantının daha detaylı halini de paylaşmak istiyorum. Ayrılırken Theresa hanım bana dönüp, babam da Müslümandı fakat içeride bu yüzden kendisine ayrıca insanlıktan uzaklaştıran uygulamalar yapıldığından dolayı vaz geçti dedi. İç alemini bilemeyiz tabi. Benim için hangi dine mensup olduğunun hususi bir hassasiyeti yok ama reva görülen tüm ırkçı ve gayrı insanı tutumlara ilaveten içeride bir de tercih ettiği dini sebebiyle ayrıcalıklı bir zulme reva görülmesi çok incitici. Şaşırdım mı hayır, ama her defasında böyle şahitlikler incitiriyor.
E-mail üzerinden mektup kampanyası ve dahası için alttaki bloğa bakabilirsiniz:
http://russellmaroonshoats.wordpress.com/

***
Hediye Aksoy: Bir yarım içerde:

"Gözlerimin görmemesi hücre içinde hücre yaşattı bana" diyen Aksoy, aynı koğuşta kaldığı kalp hastası Fatma Tokmak'ı cezaevinde bıraktığı için "bir yarım içerde" dedi. Aksoy, "Bu süreçte en önemli adım cezaevindeki hasta tutsakların serbest bırakılmasıdır. Siyasi, adli ayrım yapılmaksızın hasta tutsakların bırakılması gerekiyor" çağrısını yaptı.

Cezaevlerindeki yüzlerce ağır hasta tutsak tahliye edilmezken, hak ihlalleri ve tedavi koşullarının iyi olmaması sebebiyle ölümler de artıyor. Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre, 10 yıl içinde 2 bin 670 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirmesi Türkiye'deki cezaevi tablosunu ortaya koymaya yetiyor. Anayasa'nın 104. maddesindeki, "Cezaevinde hastalığı ilerleyen ve cezaevinde yaşamını sürdüremeyecek kişilerin tahliye edilmesi gerekir" hükmüne rağmen hala cezaevlerinde tahliye edilmeyi bekleyen yüzlerce hasta tutsak var.

İlk kez 1994 yılında cezaevine girip rahatsızlığından ötürü 2000 yılında tahliye edilen; ancak 2007 yılında tekrardan cezaevine konulan iki gözü görmeyen Hediye Aksoy, yıllarca ağır hastalıkları ve onca başvurusuna olumsuz yanıt aldı. 29 Ocak günü Adli Tıp Kurumu'na yaptığı başvuruya, 20 Mart'ta olumlu cevap verilmesiyle Aksoy, infazı ertelenerek şartlı tahliye edildi. Yılda bir kere bulunduğu ilin Cumhuriyet Başsavcısı'na başvurması şartıyla tahliye edilen Aksoy'un bu işlemi tekrarlamaması durumunda tekrardan hakkında yakalama kararı verilecek.

Üç yılda dört ameliyat geçirdi

1994 yılında yaşanan patlamada ağır yaralı halde tutuklanan Aksoy, cezaevinde gereken tedaviyi görmediği için iki gözünü kaybetti ve ardından ağır hastalıklarla boğuşmak zorunda kaldı. Cezaevine ilk girdiğinde "örgüt adına silah bulundurmak" ve "örgüt adına suç işlemek" iddialarından 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası alan Aksoy, hastalıklarından ötürü Cumhurbaşkanlığı affıyla 2000 yılında tahliye edilmişti. İlk tutuklandığında 18 yaşında olan Aksoy, böbrek rahatsızlığı için 4 yıl boyunca gittiği hastanelerde kendisine, "böbreklerde bir şey yok" ve "hastalığın psikolojik" denildiği için geç teşhis konuldu. 2000 yılında Çapa Tıp Fakültesi'nde böbreklerinde 7 taşın tespit edilmesi üzerine acilen ameliyat kararı verildi. Böbrek rahatsızlığının dışında mide ağrısı ve baş ağrısı yaşayan Aksoy, tahliye edildikten hemen sonra önce böbrek ardından sırasıyla apandis, bağırsak, patlamadan kaynaklı yüzündeki parçaların alınması için ameliyat olmak zorunda kaldı. Üç yıllık zaman zarfında dört ameliyat geçiren Aksoy, tedavisi devam ederken 2007 yılında evine yapılan baskınla tekrardan tutuklandı. Son tutuklanmasından Aksoy, "örgüt üyeliği" ve "patlayıcı madde bulundurma" suçlamalarından 18 yıl 7 ay ceza aldı.

'Cezaevinde hep yarım kalıyordum'

Cezaevine ikinci girişinde hastalıklarından ötürü çok zorlandığını anlatan Aksoy, "Rahatsızlıklarım devam ediyordu ve tekrardan cezaevine girmemden kaynaklı daha kötü oldum. Gözlerimin görmemesi nedeniyle çok zorlandım" dedi. Böbrek, apandis ve kansızlıktan sonra 2011 yılında göğüs kanseri teşhisi konduğunu belirten Aksoy, acil ameliyat gerektiği için 18 Şubat 2011 tarihinde Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyat olduğunu söyledi. Ameliyatın ardından tekrardan cezaevine gönderildiğini aktaran Aksoy, "Bu ameliyattan sonra artık onkoloji ve radyo terapi tedavisi başladı. İki ay radyo terapiye gittim. 31 seans görmem gerekiyordu, ama cezaevinde olmamdan kaynaklı gittiğim hastanenin cihazı bozuk olduğu için 2 aya yayıldı" dedi. Sağlıklı bir insan için bile çok zor alan cezaevinde iki gözü görmemesine rağmen ağır hastalıklarla yaşamak zorunda kaldığını ifade eden Aksoy, şunları söyledi: "Toplam 12 yıl cezaevinde kaldım. Cezaevinde kaldığım her gün yeni bir hastalık eklendi hayatıma. Gözlerimin görmemesi hücre içinde hücre yaşattı bana. Koğuşumdaki arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu; ama her şeye rağmen zorlanıyordum. Arkadaşlarım beni tamamlıyordu. Ama her şeye rağmen bazı ihtiyaçlarım eksik ve yarım kalıyordu." Kitap okuma ve mektuplarını yazma konusunda çok zorlandığını söyleyen Aksoy, "Bu konuda arkadaşlarım bana yardımcı oluyordu. Ama programımı tek başıma yapamıyordum. Arkadaşlarımın programına göre kendimi ayarlıyordum. Sürekli birilerine bağımlı program yapıyordum. Bu durum ister istemez insanı zorluyor" diye konuştu.

'Kalp hastası Fatma Tokmak'a ağrı kesici veriliyordu'

Cezaevlerinde doktorların yetersiz olduğuna dikkat çeken Aksoy, "Benim bir gece kulağımdan kan geldi. Gözlerim görmediği için uzun süre kulağımdan akan sıvının ne olduğunu anlayamadım. Arkadaşlarımın yanıma gelmesiyle gardiyanlar çağrıldı. Ama acil bir durum olmasına rağmen gardiyanlar bize 'acaba elini mi koydu' ve 'kulağında yara mı vardı' gibi sorular soruyordu. Diğer bir trajedi de o saatte cezaevinde doktor yok. Israrlar üzerine hastaneye kaldırıldım. En ciddi rahatsızlığında bile gardiyanlar doktor rolüne girip ağrı kesici veriyor" diye belirtti. Aynı koğuşta kaldığı hasta tutsak Fatma Tokmak'ın ciddi kalp hastası olduğunu hatırlatan Aksoy, "Fatma'nın çarpıntıları oluyordu. Bazen elimizde bayılıyordu. Biz gardiyanları çağırıyorduk, ama ağrı kesici veriyorlardı. Tutuklu sayısının bine çıktığı zamanlarda bile doktor bir gün varsa 5 gün yok, akşamları ise doktor hiç yok. Cezaevinde yaşam her anlamda sıkıntılıdır. Bu koşullar insanın sağlığında çok etki yapıyor. Cezaevlerinde binlerce insan sağlık sorunlarından ötürü yaşamını yitirdi. Şu anda tutsak olan hastaların serbest bırakılması gerekiyor" dedi.

'Ringlerde 8 saatten fazla bekletildiğim olmuştu'

Hasta gidişlerinde ring araçlarının yetersizliğinden ötürü duruşmalar için 4-5 adliye gezindikten sonra ancak hastaneye götürüldüğünü söyleyen Aksoy, yaz aylarında 8 saati aşkın bir süre ring aracında bekletildiğini belirtti. Ringlerin havasız ve kirli olmasından kaynaklı çok zorlandığını dile getiren Aksoy, şunları anlattı: "Havasız, penceresi olmayan, klimasız ring araçları oluyordu. Yaz aylarında kavurucu sıcakta bekletiliyordum. Kışın da ring çok soğuk oluyordu. 'Neden davaya giden kişilerle bizi aynı araçla götürüyorsunuz' diye sorduğumuzda da 'Adalet Bakanlığı'na yazdık daha araçlar gelmedi' cevabı veriliyordu. Araçlar çok kötü kokuyordu. Oysa ben hastaneye tedavi için gidiyordum ama o ringlerden çok kötü etkileniyordum. Burnumu tutarak, saatlerce ringde beklediğim olmuştur."

'Siyasi kimliğimden ötürü cezaevinde sürekli saldırıya uğruyordum'

Hastaneye gidişlerinde adli tutukluların saldırısına da uğradığını aktaran Aksoy, "Bekleme yerinde adli tutuklu bir kadının saldırısına uğradım. Gözlüğümü çıkardı ve bana saldırdı. Siyasi kimliğimden ötürü saldırdı bana. Bu olaya çok basit bir şekilde yaklaşıyorlardı. Gözlerim görmediği için kendimi koruyamıyordum. Bir gün içinde iki kez saldırıya uğradığım olmuştur" dedi. Hastaneye film çekmek için gideceği bir gün ilacını aldığını ve ringe bindiğini anlatan Aksoy, "Normalde aracın direk hastaneye götürmesi gerekirken, beni Fatih Adliyesi'ne götürdüler. Askere sorduğumda 'Adliyede işimiz bitsin öyle hastaneye götüreceğiz' dediler. Ringin içinde ilaç aldığım için, bir de Ağustos ayıydı, fenalık geldi bana. Bütün ısrarlarıma rağmen bana bakılmadı. Sesime bile ses vermiyorlardı. Yerde uzanmıştım. Askerlerle o gün tartıştık. Diğer bölümde adli tutuklu kadınlar kalıyordu onlar da bana küfür ediyordu. Askerler beni hastaneye götürmeden cezaevine geri götürdüler. Tartıştığım rütbeli asker, benim hakkımda suç duyurusunda bulundu. Benim yaptığım suç duyurusu kabul edilmeyip takipsizlik verildi; ama askerinki kabul edildi. Hakkımda 'hakaret' iddiasıyla dava açıldı" diye konuştu.

'Dışarıdayım ama bir yarım hala cezaevinde'

Kadın örgütlerinin kendisi için başlattığı kampanyalar sayesinde bugün dışarıda olduğunu ve tedavisine devam ettiğini belirten Aksoy, "Bugün dışarıdayım ama şu anda hala cezaevinde sayısız hasta tutsak var. Tutsakların dışında adli tutuklulardan da durumu ağır alan kişiler var. Bir an önce bu insanların özgürlüğüne kavuşması gerekiyor. Sağlıklı bir ortamda tedavi görmeleri gerekiyor. Benim kalbimin yarısı şu anda cezaevinde. Cezaevinde olan hasta tutsakları düşünüyorum. Özellikle aynı koğuşta olduğum Fatma Tokmak'ın bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor" dedi. Fatma Tokmak'ın acil olarak açık kalp ameliyatı olması gerektiğini; ama cezaevi koşullarında ameliyatın yapılamadığını söyleyen Aksoy, "Tokmak'ın ameliyatı aylardır erteleniyor. Onunla beraber Adli Tıp Kurumu'na başvurduk. Bana iki ay sonra cevap geldi; ama hala ona cevap gelmedi. Öncelikle bir an önce hasta tutsakların serbest bırakılması gerekiyor. Her an ölüm haberleri alabiliriz. Dışarıdaki insanların içerdekileri hissetmesi gerekiyor" dedi.

'Başka acıların yaşanmaması için fırsat kaçırılmamalı'

Son olarak başlatılan sürece değinen Aksoy, gerçek bir barışın sağlanması için sürecin somut adımlarla örülmesi gerektiğine işaret etti. Başka acıların yaşanmaması için verilen bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini dile getiren Aksoy, "Her iki gözünü vermiş bir kadın olarak benim gibi insanların bedeninden bir parça daha vermemesi için bu sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Bu süreçte en önemli adım cezaevindeki hasta tutsakların serbest bırakılmasıdır. Siyasi, adli ayrım yapılmaksızın hasta tutsakların bırakılması gerekiyor. Yatağa bağımlı insanlar var cezaevinde. Devletin bu insanlardan korkmaması gerekiyor. Bu insanların yaşam hakkının sağlanması gerekiyor" değerlendirmesini yaptı. DİHA

10 Nisan 2013 Çarşamba 09:42
http://www.yuksekovaguncel.com/guncel/hediye-aksoy-bir-yarim-icerde-h41360.html