[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Değişim-Dönüşüm-Hırs-İftar
Evvelce bahsettiğimi sanıyorum, bulunduğum muhitte bir Hindistan restoranı var. Yıllardır Ramazan'da ücretsiz iftar veriyorlardı 30 gün boyunca. Sadece oruçlular değil, oruç tutmayanlar, Müslüman olanlar, olmayanlar, evsizler, ihtiyaç sahibi olup olmadığınıza bakılmaksızın bu restoranda güler yüzle ağırlanıyordu. Ticari amaçla açılmış bir ortamda Ramazanda oluşan böyle tıklım tıklım misaifperverliğin oluşturduğu atmosferi hayretle ve mutlulukla tatmak için birkaç defa gitmişliğim vardı. Sabit menü istemeyen oruçlu, oruçsuz diğer müşteriler de biraz geç geliyorlardı mekana ve istedikleri yemeği bedeli karşılığında yine yiyiyorlardı.
Yıllar sonra ilk defa bu sene bu bahsettiğim uygulamaya son verdiklerini öğrendim. Artık eskiye alternatif olarak cüzi bir ücret karşılığında mütevazi bir açık büfe servisi sunuyorlarmış. Açık büfelerden hazzetmem, açık büfe, kapalı büfe farketmez yiyeceğim bir tabak yemektir ama değişen uygulamanın ortama nasıl yanısıdığını merak ettiğimden bu akşam tabanvaya binip iftar vakti uğradım ve hayretler içinde kaldım.
Eskiden güler yüzle 30 gün servis yapan insanlar, mekanın sahipleriyle, çalışanlarıyla resmen evrim geçirmişler. Tek kişi olduğum için açık, sürahide su getirmek istemediler. Kendi aralarında tarıştılar, şişe su satmak istiyorlardı. Ayak işlerini yaptırdıkları Meksikalı genç en sonunda dayanamadı kendisi ısrar edip olayı halleti. Suyu açık büfeye olduğu için normalde ücrete dahil olarak ikram etmeleri gerekiyordu ki ben zaten ısrarcı da olmamıştım her masada olduğu gibi sürahide su rica etmiştim. Oflaya pöfleye sonunda su vermeye razı oldular. Ama sürekli bir kontrol, hesap, kitap, ellerinde durmadan çevirip kontrol ettikleri adisyonlar ve beş karış suratla iş yapıyorlar. Geçen 2 tanıdığım gitmiş kendilerine de ısrarla 3 kişi olduklarını diretip 3 kişilik ücret almak için uğraşmışlar. Anlayacağınız resmen hırs gözlerini bürümüş. Ben de yerinde bizzat şahit oldum.
Aslında bunu direk dillendirmek içimde ağır basmamıştı ama kasa önünde sıra beklerken birkaç şeye daha şahit olunca sıra bana geldiğinde parayı uzatırken mekanın işletmecisine; "Siz eskiden bedava iftar veriyordunuz." dedim. Evet artık yok gibi bir şeyler mırıldandı. Ben de, "Hayır, mesele o değil, parasıyla da geliriz, geliyoruz ama eskiden ücretsiz olduğu halde tebessüm ediyordunuz, bu kadar hırslı da değildiniz, şimdi bir açık su vermek bile istemiyorsunuz, üzülüyorsunuz, aranızda tartışıyorsunuz, güler yüzünüz de gitmiş sürekli somurtuyorsunuz, bu çok üzücü. O ruhu kaybetmişsiniz, sizin için üzüldüm." dedim. Mekanın sahibi gözlüklerinin üzerinden bakarak yarım, karasız biraz da umursamaz bir gülmeyle, "okey" deyip işine koyuldu. En azından üzüntümü belirtmiş oldum. Bir kez daha anlamış oldum, insan nefsine karşı sürekli pusuda beklemeli, yarın neye dönüşeceğimiz hiç belli değil. Kendimden korktum.
