Dünyada hayranlık uyandıran çok şey var. Benim için bunların başında gelenlerinden biri de odun kömürü yapımı. Ölçülü şiir dizeleri yazar gibi dizilen çeşit çeşit kalınlıkta ağaç kütükleri, dallar ve saman. Munzatam, katmanlı bir simetri. Merkezden etrafa doğru, kalından inceye doğru genişleyen bir ahenk. İçerde ateşin soluk alması için bırakılan simetrik boşluklar. Dışarda onu hususi boğması için kapanan gedikler. Tamamlanan istifin, saman ve kömür tozuyla sıvanmış bağrından dumana yol açmak için açılan ritmik sayısız delik. Ve için için yanan bir odun senfonisi. Onca zahmet, onca emek ve itina hepsi tamamlandıktan sonra tutuşturulmak için. Elinden gelenin en güzelini yapıyorsun ve sonra tahta bir basamakla tepesine çıkıp o muhteşemliğin soluk borusundan aşağı bir kürek dolusu ateşi boca ediyorsun. Köz ateş bu kurumuş orman parçacıklarının simetrik ahengin yarı bedenini istifin burunlarından püskürttüğü dumanlarla kül ediyor. Küreklerle, tırmıklarla yeni bir kaos doğuyor. Ve tekrar yeni bir oluş haliyle istiflenip düzene giriyor, farklı hayatlarda yerini almak için yola koyuluyor. Evrenin, hayatın kendini mikroda yeniden doğurması. Çok şey söyleyen bir inşa ve yıkım döngüsü. Şiir bunun yanında sönük kalır... Bütün kazanım ve kaybedişlerin anlamlarını sıfırlıyor odun kömürü.
Ve bir film:“Bu, yazıdan çıkan bir sinema değil, mekânlardan ve bedenlerin varlığından çıkan bir sinema.” Michelangelo Frammartino (yönetmen)Yaşam ve kaçınılmaz yok oluş ve yenilenme döngüsü üzerine, ironik biçimde hayatın acelesiz ilerlediği bir köyde geçen bir hikâye."
http://politikfilm.net/838-dort-defa-le-quattro-volte-2010-filmi-izle.html
