[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Foucault ve Sosyal Diyalog-Parçalanmanın Ötesinde
Paradigma Yayınevi tarafından çevirilen Christopher Fazlon'un Foucault ve Sosyal Diyalog-Parçalanmanın Ötesinde'den altını çizdiğim bazı kısımları burada da bölüşeyim:
"Totalleşen düşünmeye göre, bir şeyi anlamak onu asimile etmek, onu bir düşünce çerçevesi içine yerleştirmek, onu birinin kategorilerinin somut temsili haline indirgemektir...
Ve özellikle, Öteki'ni Aynı'ya/Biz'e dönüştüren bir aklın, Derrida'nın dile getirdiği üzere, "yalnızca kendi kendisine verdiği şeyi veren bir Akıl, kendisini kendisine hatırlatmak dışında bir şey yapmayan bir akıl" olduğu fikrini incelemek istiryorum." sf: 30
"Her dönüşte kendisiyle karşılaşan totalleşen düşünce bu yüzden temel kategorilerinin, bu düşünme sisteminde kendilerini hiç sorgulamadan bırakan kategorilerinin steril ve totolojik bir tekrarına veya doğrulamasına mahkumdur. Düşünce, deyim yerindeyse, kendi içine kıvrılarak uykuya çekilmektedir. Ve bu uyku doğmatik bir uykudur." sf: 30
"Dahası bu düşünme artık düşünmeyen, yalnızca başlama noktasını doğrulauan ve sorgulanmamış bir dogmatizme yuvarlanan düşücedir."
"Hümanizm, sonluluğumuzdan/sınırlılığımızdan nefrettir. Ve bunu dile getirmek istediği şey, hümanist yorumda, tam insan olmak için, insanın kendi insanlığını reddetmesi gerektiğidir. İnsanı merkeze almaya çalışan hümanizm bunu yalnızca, bizi ayırıcı bir şekilde insan yapan-tecessüm etmiş olmamız ve somut insanlığımız- insanla ilgili her şeyi feda etme pahasına böyle yapar ve bunu böyle yaparak bizi gayri insani soyut, hayaletimsi öznelere indirger." sf: 41
"Böylece bize, gayri insani bir özgürlük anlayışı, somut insani varlıklara elverişli bir özgürlük anlayışı değil, hayattan koğuk soyut öznelere uygun bir özgürlük takdimi yapılmaktadır." sf: 42
"...Bu yüzden, ister her şeyi-kuşatan bir dünya görüşü olarak ister kendi içine kapalı, mukayese edilemez parçalar vizyonu formunda ortaya çıksın, hiçbir önemi bulunmaksızın, totalleşen metafizik konum kendisinin asla savunulamaz olduğunu gösterir. Burada ortaya konulan argüman, bir totalleşen yorumun kategorilerinin dışında kalan herhangi bir şeyden sözetmeyi imkansız hale getirdiği ve 'hiçbir dışarı' olmadığı için dünyayı kendilerine göre kavradığımız kategorilerin herhangi btürden bir açıklamasını yapamayacağımızdır." sf: 49
"Bu ne idealizm ne realizm, ne sübjektivizm ne de objektivizmdir. Bilme eyleminde biz hem dünyayı yorumlarız hem de dünya bize kılavuzluk eder... tersine bütün yorumların geçici oduğunu ve hiçbir yorumun nihai yorum olamayacağını öne sürmektir. Yorumlar bizimle ötekiler arasında gerçekleşen bir sürekli etkieşim sırasında doğarlar ve dönüşüme uğrarlar." sf: 59
"Bu aynı zamanda, bizatihi bizim kendimizin de başka düzenleyici ve yorumlayıcı varlıkların düzenleme ve yorumlamalarının nesneleri olduğumuz anlamına gelir." sf 62
"Prensipte, dünyayı bütünlüğü ile kavrayabilecek hiçbir bakış açısının olmayacağını kabul etmeliyiz. Bu fikre göre, dünya ilk etapta, bizi tekrar geriye, başlama noktamıza götüren kategorilerimizin bir fonksiyonu değildir. Aksine, temel ve asli olan şey, ötekiyle karşı karşıya gelmemiz, bize kolaylıkla boyun eğmeyen, ancak farklı bir şey olarak karşı karşıya geldiğimiz şeyle karşılamamızdır." sf: 51
"dünya...ötekiyle karşı karşıya gelmemiz, bize kolaylıkla boyun eğmeyen, ancak farklı bir şey olarak karşı karşıya geldiğimiz şeyle karşılamamızdır."
"...ötekiyle karşılaşma, yalnızca tedirgin edici ve tehditkar da değildir. O aynı zamanda, klastrofobik (kapalı mekanlarda yaşama saplantısıyla ilgili) kendi içine kapalılıktan ve steril tekrardan, yalnızca kendi yansımasıyla birlikte yaşama kabuslarından kurtuluğu sunar." sf: 54
"...ötekiyle karşılaşma, öne sürülmüş bulunduğum gibi, bize kolayca boyun eğmeyen, kolayca inanç ve arzularımızla uyuşmayan, bizden bağımsız olan, bize direnen ve yeri geldiğinde bizi etkilemeye muktedir olan şeyle karşılaşmadır." sf: 55, 56
"...o aynı zamanda yorumlarımıza direnir, onların menzillerinden kaçar ve sırası geldiğinde bizi etkiler." sf 59
"(Bahsettiğim) diyalog türü, tecessüm etmiş katılımcıların aktif olarak, tam anlamıyla karşılıklı ve arkası kesilmez yorumların etkileşimi dahilinde, birbirlerini şekillendirdikleri veya birbirlerine formlar empoze ettikleri diyalogtur. Bana öyle geliyor ki bu, eğer insani varlıklarla düzenleme ve yorumlamaya yetenekli ve dolayısıyla diğer insani varlıkları düzenleme ve yorumlamaya yetenekli ve keza kendilerine empoze edilen yorumlara direnmeye ve onları aşmaya da yetenekli yaratıkları kastediyorsak, diyaloğun eşsiz insani formudur." sf: 63
"Takdim ettiğim şekliyle diyalog, ben'in ona empoze ettiği kategorileri kesinlikle aşan, daha sonra kendisinin etkilenmesine elverişli bir varlık olarak ötekinin ötekiliğine hakkını teslim eder. Hiçbir konum diyaloğun devinimi dışında yer almaz ve bir taraf yalnızca geçici olarak diğeri üzerinde zafer kazanabilir. Nihai noktada, herikisi de sonu gelmezbir dönüşüme tabidir." sf: 66