[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

30 Ekim 2010 Cumartesi

Ahesteliğe Övgü!

Yemeği aheste yer, çayı aheste yudumlarım.
Aheste aheste yürür, aheste aheste ağlarım.
Aheste aheste sever, aheste aheste öfkelenilirim.
Yıllar önce babam hızlı okuma kursuna yazdırmıştı, hayli hızlanmıştı gözlerimin atletik kabiliyeti, zıplayarak, kayarak satırları taraması fakat ben bir türlü ısınamadım bu okumanın yüzeyselliğine, mantığına. Hızlı, peki ben nereye yetişiyorum? Bir umut daha çok eseri daha kısa zamanda okumak amma velakin ben bu şekilde ancak beynime yükleyebiliyordum bilgileri. Hayvanlar bile besinleri hazmetmek için geviş getiriyorlar. Böylesi bir hızda, sadece anlamı kavrayıp ayrıntıları def ediyordum. Sonuç beyin fesadı! Oysa özümsemek, mayalamak gerekli okunanı. Mesela Balzac; o Goriot Baba kitabındaki akıllara zarar, cinnet geçirtesi onlarca sayfalık binanın dış cephe tasvirlerini hızlı bir okumada flulaşıp gitsin diye mi yazmıştı:) Bazen elimiz şakaklarımızda, bazense avuçlarımızda başımız ve dahi bir dosta, buğulanmış bir cama yaslanarak düşünmek, aheste aheste... Hiç bir olur mu bu, hızın törpülediği diğeriyle?  Düşünce kumaşından aklımızın üşüyen yerlerine libaslar biçerken ahestelik astar vazifesi görür, ahenk verir bir nevi. Hız fetişisti haline gelen yaşamlarımızda yemek yemek de ayrı bir mesele. Her yeri fast foodlar istila eder oldu. Yemek yemek değil tıkınmak, tıkanmak maddi manevi. Oysa bir dostla karşılıklı hasbihal etmek doyurur bizim ruhumuzu yemek yerken, sofradakiler birer araç birer vesiledir daha fazla muhabbete takat bulabilmek, düşünme melekemize güç depolamak için. Peki ya tüm bu teknolojik aletlerin, araçların, fast foodların, hızlı okumaların kazandırdığı zaman tasarrufundan arta kalan koca boşluk hangi kara delik tarafından çekilip alınıyor hayatımızdan?! Yahut da kaç şıp-sevgiye israf ediliyor!? İş bu küçük notumla  "ahesteliği"  övmeye bir girizgah oluşturur iken, yıllar evvel "deliliği" övüp ihtirasların kuklası olmuş kiliseye/yozlaşmış inanca, sisteme kelimeleriyle Kungfu yapan büyüğüm Erasmus'a, "aylaklığı" öven Betrand Russel'a, "Deliliğin Tarihi"ni yazmış Foucoult amcama, Yusuf Atılgan'ın Aylak Adamına Selam ve hürmetlerimi gönderirim. [Dilsizmütercim-301020101536]