Türkiye Türkçesinin yazı dili daha ziyade İstanbul ağzına
dayanır. Bu yüzden telaffuzda da temel alınan İstanbul ağzıdır. Okulda,
sesli medyada hem kullanılan hem de “başöğretmen” tavrıyla başımıza
kakılan ağız da İstanbul ağzıdır. İstanbul ağzı dışında kalan ―gerek
Rumeli’de gerekse Anadolu’nun farklı yörelerinde kullanılan― diğer
ağızlara karşı merkezde süregelen istihza ve tahkir ise hepimizin
malumu. Ana-babası da İstanbul ağzından başka ağızlarla konuşan
“okumuşlar” olarak, yıllardır, “halkçı” mizah “ustalarımızın” ağız
farkına yaslanan ucuz esprileriyle eğlenmekte bir beis görmedik.
Kapıcıların, köylülerin, amelelerin o ağızlarla konuşmalarından daha
doğal ne olabilirdi ki? Bu yolla çalışan sınıfın, emekçilerin tahkir
edildiğini zinhar aklımıza getirmedik.
Reklamcılar da bu sünepeliğimizden cesaret almış olmalılar ki, işi
ilerletip “hayvanlı”ya vardırmışlar. Bu hafta izlediğim iki reklam
filminde de hayvanlar Türkçeyi farklı Anadolu ağızlarıyla konuşuyor.
Birincisi Bremen mızıkacılarının eline düşesice bir bankaya ait;
ikincisi ise kutup ayısı kovalayasıca bir meşrubat markasına.
Bu reklamları hazırlayanlara, onaylayıp yayınlayanlara sormak
istiyorum: O hayvanlar neden İstanbul ağzıyla konuşmuyor? “Sevimlilik”
falan gibi bahanelerin ardına sığınmadan cevap verin.
Düzeltme notu: Bir de diyorsunuz ki “neden televizyon
seyretmiyorsun”. Bir Pazar gecesi “Behzat Ç.” seyretmenin nelere mal
olduğunu görmüyor musunuz? Yazıdaki “sert” ifadeleri sildim. Yazdığım
günden beri kafamı meşgul ediyordu. Orantısız bir sertlik olmuş.
Alıntılayan arkadaşlar da o kısımları silerse memnun olurum. Ne de olsa ölmeyi tasarlayan insanlarız; böyle anılmayı istemem.
19 Aralık-Gökdemir İhsan
kaynak: http://www.afilifilintalar.com/istanbul-agziyla-konusamayan-hayvanlar-icin