[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

26 Temmuz 2012 Perşembe

Hannah Arendt'a dair derleme


 Gözümün önünde bulunsun...
Bir şeyin ardına düşmüşken varlığından haberdar oldum Hannah Arendt'in. Bazen birbirinden çok bağımsız gibi duran birkaç şey öyle enteresan noktalar üzerinden birbirine bağlanıp, birbirini tamamlıyor ki hayret ediyorum. Sanırım onun da ardına düşeceğim uzun vadede... Irkçılığa dair yazıp çizdiklerine ve yaşadıklarına rağmen kimi yazı ve tutumlarında ırkçılıkla itham edilmesi ve tüm insani tortularına rağmen-ile sanırım okunası...Heidegger'in de öğrencilerindenmiş. Arada unutulup gitmemesi için şimdilik erişebildiğim kimi iktibaslardan derlediklerimden bazıları da aşağıda. Pek çok kitaptakaynaktan tırtıklanmaları pek iç açıcı olmasa da bazen elden dah afazlası gelmiyor:
 ***
"vazgecemedigi seylerden biri sigara icmek. fotograflarinda da cogu zaman parmaklarinin arasina sikismis bir sigarayi gormek mumkun.
bir defasinda rejim tarafindan aranan bircok insani evinde sakladigi, ulkeden kacmaya calisanlara yardim ettigi gerekcesiyle tutuklanip, gozaltina aliniyor. yolda, kendini tutuklayan polise sadece birkac sigarasinin kaldigini, sigara icmedigi surece sorularina cevap vermesinin mumkun olmadigini soyluyor. polis memuru arabayi durdurup birkac paket sigara aliyor, hatta digerlerine caktirmadan hucresine nasil goturebilecegi konusunda tavsiyelerde bulunuyor. arendt, malum, biraz elitist bir teyze (kuraminda da bunu goruyoruz)- tutuklanmissin, kampa gonderilmen an meselesi, biraz panikle, biraz alttan al, ama yok- birkac gun sonra da hapishanedeki kahvenin kotu oldugundan yakiniyor. bu defa da, daha iyi bir kahve ikrami emri geliyor yukardan. o kadar korkunc bir donem icinde dahi olsa, insanligin olmedigini gosteren bir nokta daha var bu oykude. yine arendt'i tutuklayan alman polisten geliyor bu insani yaklasim. polis memuru arendt'in avukat tutmasina karsi cikiyor, "su zor gunlerde yahudilerin parasinin olmadigi malum, siz de avukat ucreti ile zor duruma dusmeyin. sizi tutuklayan benim, buraya ben getirdim, ben cikaracagim" diyor ve sozunu de tutuyor. arendt birkac gune kadar serbest kaliyor. 1964 senesinde gunter gaus'la yaptigi soyleside aktariyor bu anisini. ha iste "elbette kirginim, ama almanlar arasinda boyle adamlar da vardi"ya getiriyor isi. mesele onlarin azinlikta kalmasi, cogalip direnememeleri...konusmanin basligi da cok anlamli, bunca acidan sonra geriye ne kaliyor? dil kaliyor. "what remains? language remains."
sorsak bu topraklardan gitmek zorunda kalan insanlara da, onca aciya ragmen onlarin da verecegi cevap ayni olur gibime geliyor...
(oridikgubidik, 21.03.2005 05:29 ~ 05.02.2007 18:45)
***
"eğer düşündüğüm herşeyi aklımda tutabilecek kadar güçlü bir hafızam olsaydı, bana öyle geliyor ki hiçbir şey yazmazdım... benim için önemli olan düşünme sürecinin kendisi."

"...ve bana öyle geliyor ki düşünmeme hali -gaflet içindeki bir umursamazlık ya da dumura uğramış bir zihin ya da koflaşmış 'doğrular'ı tasasızca terennüm eden bu hal - zamanımızın en bariz özellikleri arasındadır. o nedenle önerdiğim şey aslında çok basittir: hiçbir şey yaptıklarımızı düşünmekten daha önemli değildir." (insanlık durumu'ndan, ss.32-33).
(tenar, 02.04.2006 19:34 ~ 19:38)
***
"şiddet araçlarının teknik gelişimi artık öyle bir noktaya geldi ki, hiç bir siyasal amaç, insan aklının sınırları içinde, bu araçların yıkıcı potansiyeline denk degildir."
***
"ben hiç bir toplumu ya da sınıfı sevmem zaten, sadece arkadaşlarımı severim. insana dair olması gereken sevgiyi birey düzeyinde düşünüyorum." aşkın sıradanlığı isimli oyundan.
 ***
Arendt "Sokrates'in diyalog geleneğini sever, sayar. sözün yazıdan daha serbest bir tür olduğunu; dolayısıyla Platon'un felsefeyi sabitledigini savunur"-muş. ki bu bana sonradan kitaplaştırılan başka kaynaklara dair kendime sakladığım düşüncelerimi anımsattı?..
***
'şiddet, daima iktidarı tahrip gücüne sahiptir; bir silahın namlusunun ucunda etkin komutlar gelişir; anında ve en mükemmel itaate neden olur. ama bir silah namlusunun ucunda asla iktidar gelişemez.'

(şiddet üzerine'den syf:66)
***
şiddet üzerine* kitabında iktidar(power), zor(force), kuvvet(strength), otorite(authority) ve şiddet(violence) kavramlarının çoğu zaman eşanlamlıymış gibi kullanılmasından yakınır. bu terimler arasında ciddi bir ayrım yaparken şöyle demeyi de ihmal etmez: "hiçbir şey iktidarla şiddetin iç içe geçmesinden daha yaygın; hiçbir şey bu ikisinin katıksız ve dolayısıyla aşırı biçimlerinde görünmesinden daha nadir değildir." (s.59)
(non sequitur, 02.02.2009 18:03)
***
"bugün evrensel açıdan kabul edildiği üzere insanları bir yerden diğer bir yere taşımak için değil, onlara istihdam sağlamak için araba üretiyoruz." (sorumluluk ve hüküm, hannah arendt, 1975)
***
"walter benjamin'in illuminations adlı kitabına yazdığı giriş dillere destan olan, hikaye-anlatıcısı (storyteller) motifini de benjamin'den ödünç aldığı aşikar olan, evet, kendini filozof olarak tanımlamayı reddetse de 20. yüzyıla damgasını vurmuş, çok çok önemli filozof. yahudi olmakla birlikte yahudileri bir cemaat olarak görmeyi reddetmiş, gençliğinde youth aliah gibi yahudi örgütlerinde aktif olarak çalışsa da, yaşadığı devletsizlik ve mültecilik tecrübesinden sonra insanların "ne" olduklarıyla yani ırk, din, dil, cinsiyet vs gibi kendilerinin iradi olarak değiştiremeyecekleri nitelikleri ile değil "kim" olduklarıyla yani yapıp ettikleriyle, söz ve edimleriyle değerlendirilmeleri gerektiğine inandığı için kendini yahudi kimliğiyle öne çıkartmaktan imtina etmiştir. zaten yahudiler de ona eichmann davası'ndan sonra kıl olmuşlardır zira arendt eichmann'la birlikte soykırım sırasında yahudileri elleriyle nazilere teslim eden, onlarla işbirliği yapan ve judenraete denilen yahudi konseylerini de kıyasıya eleştirmiştir."
(tenar, 02.01.2005 15:47 ~ 02.03.2005 12:44)
***
kitaplari (kronolojik sirayla, cevrilmis ise turkce karsiliklari ile):

the origins of totalitarianism (1951)- totalitarizmin kaynaklari (3 cilt)
the human condition (1958) - insanlik durumu
between past and future (1961) - gecmisle gelecek arasinda
on revolution (1962)
eichmann in jerusalem: a report on the banality of evil (1963)
men in dark times (1968)
on violence (1970)- siddet uzerine
crisis of the republic (1972)
the life of the mind (1978)
lectures on kant's political philosophy (1982)
love and st. augustin (1996)