II
vaktidir dostum, vaktidir! yürek dinginlik istiyor
uçuyor birbiri ardına günl
er ve geçen her saat alıp götürüyor
yaşamdan bir parça daha ve biz seninle ikimiz
yaşamak umudundayız; oysa kuşku yok ki öleceğiz
dünyada mutluluk yok; fakat dingin ve özgür olunabilir
imrenilecek bir yazgı düşlüyorum nicedir
nicedir, ben, yorgun köle, kaçıp gitmektir istediğim
uzak sığınağına çalışmanın ve lekesiz bir esenliğin...
a. puşkin
Mezarlıklara gitmeyi özledim. Öyle bir özlem ki burnumda tüttü resmen. Uyumak umuduyla uzanmıştım ki içimde kabaran bu iştiyak beni yataktan kaldırdı. Doğrulup yastığıma yaslanıp, bir müddet eski demleri hayal edip demlendim. Dizlerimi karnım içre çekip Vefa mezarlığındaki halimi anımsadım ve daha nicelerini... Mezarlıklara gitmeyi özledim. Vefa'da onca diriden kaçıp onca ölü arasında, mezar taşlarının dile gelişlerine kulak kesilmişken bile üşütmemek için bedenimin taşla temas ettiği yere bir defter koyarak orada öylece oturuyor olmayı istedim yeniden... Eski bir meftanın ömründen arda kalan mermer kitabeye yaslanıp çay içerkenki serinliğimi, aralarında sükunetle kitap okuyup, düşüncelere dalışımı, yalnız onların anlayabileceği bir hal diliyle onlara meramımdan paylar saçtığımı hatırladım. Özledim, Vefa mezarlığına gitmeyi... Ölü ya da diri... Yaşamak durumunda kaldığınız beldenin mezarlıkların(d)a bile yabancı kalmak gurbetin sahiciliğine işaret ediyor olsa gerek. Bunu hissetmeyen biri sıladan ayrılmış ve gurbete çıkmış sayılmaz sanırım.
Ölüm mezarlar arasında dolaşırken o kadar makul ve hayatın doğal bir parçası gibi geliyor ki insana. Ona ancak kalabalıklar arasında kendimizden hızla uzaklaşırken yabancılaşıyoruz. Oysa o, basamaklardan sadece biri... Yaşamı nasıl göğüslüyorsak ölüm de bizi öyle kucaklıyor olmalı. Vefa mezarlığında demlenmeyi özledim, ölü ya da diri... dilsizmütercim005823082012