[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

17 Şubat 2014 Pazartesi

Ben ve Tanrı


Çok eski günlerde, sözün ilk titreşimleri dudaklarıma henüz geldiği zamanlarda, kutsal dağa çıktım ve Tanrı`ya diz çöktüm, ``Efendim,ben senin kölenim. Senin sırrın benim yasam olacak ve sonsuza kadar ona itaat edeceğim.``

Fakat Tanrı cevap vermedi ve şiddetli bir fırtına gibi uzaklaştı.

Ve ben bin yıl sonra kutsal dağa çıktım ve Tanrı huzurunda tekrar diz çöküp dedim ki "Yaratan, ben senin yarattığınım. Sen beni balcıktan şekillendirdin ve ben tüm varlığımı sana borçluyum."
Ve Tanrı cevap vermedi, onun yerine bin kanadı varmış gibi hızla uzaklaştı.
Ve bin yıl sonra kutsal dağa tırmandım ve Tanrı huzurunda tekrar diz çöktüm ve dedim ki, "`Baba, ben senin oğlunum. Bana merhamet ve sevgiyle hayat verdin ve ben de sevgiyle ve ibadetle senin krallığını sürdüreceğim."
Ve Tanrı cevap vermedi ve uzak tepeleri gizleyen bir sis gibi uzaklaştı.

Ve bin yıl sonra yüce dağa tırmandım ve Tanrı huzurunda tekrar diz çöküp dedim ki, "Tanrım, amacım, tamamlayıcım; ben senin dününüm ve sen benim yarınımsın. Ben senin topraktaki kokunum ve sen benim göklerdeki
çiçeğimsin ve BİZ güneşin önünde BİRLİKTE gelişiriz."

O zaman Tanrı bana doğru eğildi ve kulaklarıma tatlı sözler fısıldadı ve denizin kendisine doğru koşan bir dereyi kucaklaması gibi beni kucakladı.

Ve vadilere ve ovalara indiğimde Tanrı da oradaydı.

Halil Cibran


*Muhatap olmaya, muhatap olabilecek karakter oluşturmaya dair kendine has bir anlatımla konuya değinmiş üstad, yalnız son kısımda diz çökmeyeceğini düşünmüştüm:) Sezdiğim ve düşündüğüm bazı şeyleri kısa öz kendince anlatmış pek çok defa olduğu gibi. Umalım ki bizim kıvama gelmemiz, muhatap alınabilecek firasete ertmemiz 1000 yıllar sürmesin:)