[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

22 Ekim 2011 Cumartesi

Johann Christian Friedrich Hölderlin

Johann Christian Friedrich Hölderlin

Her ucu keskin bir bıçağı tutuyoruz. Kendimiz, evren ve hayat hakkında gerçeğe ulaşma arzumuz, savaşımız... Var oluş ve insanlık özünden kopmuş, giderek tüm insani anlamları yok eden; bütünlük, birlik ve kendilik doğrultularını yıkarak nesnelik hesaplarıyla meşgul bir çağa ermenin acısı, çöküntüsü, yalnızlığı...

Hayatın özsuyunu emmek için durup dinlenmeden düşünürken aklın ermezliği, hakikatin dayanılmazlığı, sırrın durmadan yeni örtülere bürünmesi...

Söz'ün (logos'un) erdiriciliğine dayanırken, “söz söyleyenler”in başıboş vadilerde bayat, yavan, günübirlik; kuruntularla dolu bir büyüklüğü genişleten ve bir o kadar da hakikatten alabildiğine uzak sözler devşirerek dolaşmaları, neyin çözümlemesi olabilir ki... belki de yalnızca düşünce ve şiirin sürgüne gönderilişi...

Bir yanda bilinmeyenin cazibesine tutulma, öte yanda bilinmeyene körleşme tehlikesi...

“Akıllılar dünyası”nın durmuş oturmuşluğu, kaçamakları, aymazlıkları, absürtlükleri, yavanlıkları, çelişkileri, inkarları, itirafsızlıkları ve daha neleri...

Delirmekten başka çare var mı? Ey insan! Yazmak, yaşamın üzerine geçirilmiş bir deli gömleği midir? Yoksa yazanlar, kişisel büyüklük ihtirasının teklik hükümranlıklarından yaratılan, tiksintiyle dolu çökmüş kalabalıklara tükürenler midir? Ve uyarıları o güçlülerin (!) kendi sidikleriyle boğulmalarını engelleme çabalarından mı ibarettir.

Cevabı bilsek mi? Bilmesek mi?