[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

1 Ocak 2012 Pazar

İthal Günler ve Yeni Yıl

Şu sıra İslami bir çerçeveye sahip -alt yapı diyemeyeceğim çünkü temellerimiz benimki de dahil günden güne alttan alttan yıkıma uğratılıyor, çerçeve de sözün gelişi oldu çünkü çerçeve bir şeyi sınırlar ucu açık değildir- bazı tanıdıklarım bile neden Noel babadan, yeni yıl kutlamalarından bu kadar rahatsızlık duyuluyor, siz en son bir çocuğa ne zaman hediye aldınız diyorlar. Özel günlerde hatırlanmayı bekleyen erdemler hayatımızda ne kadar da iğreti. Ya da şurdan yakalım; her iyilik bürünümündeki şey erdem olabilir mi?

Mesele basit bir allerji meselesi değil. Mesele değerlerimize dair sayısız saldırganlıklar silsilesi... Hem üzerindeki kandan midesi kalkan bu dünyada neyi nasıl kutlayacağız? Her şeyin her şeyle bu kadar karışması ürkütücü gelmiyor mu size de? Oysa bilseler burada bu akşam kimi Hristiyanlar bile eylem yaptılar, bir dini motifin ya da bayramlarının bu kadar modernizm ve kapitalizmin nesnesi olmasından rahatsızlık duyup. Her şey gibi bu ritüel de alışveriş çılgınlığına alet ediliyor. Geçenlerde Noel'de dağıtılmak üzere çocuklar için oyuncak bağışı toplayan bir organizasyonun afişi önünde dikilip kaldım okul koridorunda. Afişte sırtında çuvalıyla bir Noel baba evinden çıkmaya hazırlanıyor. Arka fonda gardolabı, gardolabında ise eski asker üniforması. Yani neymiş, Noel baba, bu iyi yürekli amca eskiden bir Amerikan askeriymiş. Oyuncak dağıtan iyi amca, öyleyse askerler de iyidir profili... Her yerde psikolojik savaş taarruzları, gözlerimize kurşunlar sıkılıyor ne tarafa baksak.

Bizdeki durum daha da vahim sanırım, iç içe geçip bulanmış bir ton ritüel. Her dinden bir parça sos. Vaktiyle bir Ortodoks Yahudi babaları Rabbi ailenin 3 çocuğuna dadılık yaptığım zamanlarda çocukların yaşadığı kavram karmaşalarına, Siyonizm saldırılarına üzüntümü bir dostumla paylaştığımda, kendisi bana şu durumda onlar hiç bir inancın dindarı olamazlar. Keşke en azından dindar bir Yahudi olabilseler, demişti. Umarım içlerinde benim vesilemle güzel birkaç tohum filiz verir zamanla. Ne kadar da doğru demişti dostum... İnsanın bilinçlice sahiplendiği kimliği her ne ise, omurgalı bir yaşamla ona sahip çıkmak hatta böyle bir bilinci inşa etmek içinde yaşadığımız dünyada ne kadar da güç. Kendi inancına göre bu günleri kutlayan insanlar için bu günler kıymetli olabilir. Kıymet verdiğim birinin onun için önemli bir gününü tebrik de edebilirim ama kalkıp kendim kutlamam.

Bu doğrultuda, medyanın her koldan -bir zamanlar mı demeliyim- kıymetlileri bambaşka olan insanlara bunları kendi rantları için empoze edilmesi hayli problemli. İşin asıl üzücü yanı ruhumuza dökülen modern asitlerin yakıcılığından çok daha büyük bir hızla hayatlarımız sünger gibi emiyor sunulanı. İthal kutlamalar, ithal kavramlar, ithal inançlar... Bir sonraki işlevsel çark dişi bulunana dek kullanılıp atılmak üzere hayatlarımıza enjekte edilenler... Medyanın hayatımıza, "bizim olana" saldırgan tacizlerini siz en son ne zaman bir çocuk sevindirdiniz ki deyip kesitirp atmak biraz kolaycılık olmuyor mu? O çocuğa verilen hediyeyi yok pahasına mal eden çocuk "işçi"lere hiç girmeyelim... Dilsiz: 012801012012