[İman ile küfür dahi hicab imiş bu yolda, küfürle sefalaştım imanımı yele verdim. Yunus Emre]

5 Ocak 2012 Perşembe

Tek Tip


her ne kadar zaman zaman rengini ve biçimini değiştirse de dünyada erkeklerin giyimi tek tip olmuştur. ceket, pantolon, frenk gömleği, kıravat.

yüzde bıyık ve sakal pek arzu edilmez, sıra dışı olmak isteyenler en nihayetinde saçlarını uzatırlar, o kadar (şimdilerde saçları kazıtmak da moda gibi).

bu kıyafet erkek giyiminin gelip dayandığı noktadır. medeniyet, ilerleme, kalkınma, bilgi, beceri, yetkinlik, (belki iktidar) sembolüdür. herhalde estetik açıdan da tasvip edilmektedir, lakin ben sosyal muhtevasına daha fazla önem veriyorum.

bu kıyafet avrupa işidir; onun zevki ve kültürünün meyvesidir. kendisine “avrupalı gibi olma” hedefini seçenler bu kıyafeti benimseyerek en azından dış görünüş bakımından avrupalı “gibi”dirler. böylece ben de “çağdaş”ım, ben de “bilim-ilerleme-kalkınma-medenileşme” yolunda sizinle aynı safta durabilirim, sizi destekliyorum, sizdenim, beni de aranıza alabilirsiniz, benden size kötülük gelmez diyor “gibi”dirler.

batı medeniyeti sadece teknoloji, hukuk, sosyal hayat bakımından değil, yeme-içme, kılık-kıyafet ve hayat tarzı açısından da kendi dışındaki milletleri, medeniyetleri, hayat tarzlarını kâh gönüllü olarak, kâh cebrî olarak kendine benzetti.

bu “oluşumun” temelinde “fabrika” vardır. fabrika “seri üretim” demektir, açıkcası “tek tip”. insanlığın yakın tarihinde fabrikadan önce, fabrikadan sonra diye bir ayrım yapılabilir. biri eski dünya, yani buhar makinasından önceki dünya, öteki yeni dünya. yeni dünya fabrika ile beraber yeni bir hayat tarzı getirdi. mesai saatleri, tatil günü, saat kulesi, servis veya metro, üniforma, toplu yemek, patron (fabrikatör) ve işçi, işçilerin mahalleleri ve dramatik hayatları, sömürü düzeni, pazar için üretim vesaire. bildiğiniz şeyler. fabrika zamana hakim olmuş, hayatı yeniden tanzim etmiştir.

sanayi devrimi insanların (patron ve işçi ayırmaksızın) “tek tip” bir hayata bağlanmalarını, bunun gereklerini yerine getirmek için çırpınmalarını, sermayenin hakimiyetini, kârın sürekliliğini, günümüzdeki krizin dahi temellerini atmıştır.

bu hegemonyaya katılmak istemeyenler küçük sembollerle muhalefet şerhi düşüyorlar. meselâ iranlılar sakal bırakıyor ve kıravat takmıyor. bunun elbette bir mânası var ama iran'daki günlük hayata baktığınızda batılı tarzın dışında büyük bir fark bulamazsınız.

araplar ve başka asya ve afrika ülkelerinde “tek tip” olmayan giysiler hâlâ var ama avrupa onları “çeşit bulunsun” diye kale almıyor. petrol konusunda hır çıkarmadıkları sürece ne giyerlerse giysinler.

bu tek tip üniforma dünyayı batı medeniyetinin tebası haline getirmiştir. içerde ve dışarıda muhalif hareketler (hippiler vb. gibi) görülse de yeni dünyanın hayat tarzı modern teknolojinin ellerine teslim edilmiştir.

dizüstü bilgisayar taşımak icap ettiği zaman çantaların dizaynı değişmektedir. bir zamanlar bizimkilerin de “keçi sakalı”, “papaz sakalı” diye alay edip küçümsedikleri sakal şekli entelektüellik sembolü olarak benimsenmiştir.

bach ve mozart, bilumum klasik batı müziği ustaları “evrensel değer” olarak kabul görmüş, tiyatro tanrısal denebilecek (eh doğrudur paganları hatırlamalı) bir yüceliğe erişmiş, batı fikir tarihi ve toplumsal gelişmesi model olmuş iken tek tipin dışına çıkma güç ister.

sadece güç de yetmez. (mao üniforması bitti).

bakın günümüzde kot pantolon dünyanın bütün ülkelerinde kullanılmaktadır. sağlamdır, pratiktir, her gömlekle giyilir, estetik hüviyeti vardır. siz bu pantolon ile rekabet etmek istiyorsanız, onu dışlamak arzusunda iseniz ondan daha kullanışlı, daha estetik, daha dayanıklı bir pantolon modeli geliştirmeniz lazım. bu da yetmez; satış-pazarlama ve reklamda “kot”u tahtından indirmelisiniz. yoksa kuru gürültü sayılacak protestoların kıymet-i harbiyesi yoktur.

tek tip hayat tarzı silahıyla, hukukuyla, bilimiyle, modası ile bir “güç gösterisi”dir. hakim sermaye ve hakim kültür daima hükmünü yürütür. japonların geleneklerine bağlı olması bir menkıbedir. tersine “tek tip” olmaya can atan en disiplinli topluluk japonlardır. işini kaybedenlerin intihar ettiği söyleniyor.

bu “tek tip” hayat faşizmin dik âlasıdır. insanlığı nereye götürmektedir? el-cevap: kıyamete. kıyamet bildiğimiz dinî mânası ile söylenmiyor. korku, şiddet, mutsuzluk, güven duygusunu kaybetmek, ailenin yokoluşu, sevgi ve merhamet kaybı, yalnızlık, karamsarlık, baskı altındaki milletlerin düşmanlığı, terör, her yıl adı bilinmedik hastalıkların zuhuru, istikbal endişesi, kaçış duygusu, depresyon, tüketim ihtirasının en üst seviyeye taşınması, seks dahil evlat sevgisi dahil, dinî inanış dahil, insanları sürükleyen her şeye kayıtsızlık, ölüm ve hastalık korkusu, makinalaşma, makinanın esiri olma, hasılı hayattan bezme, bıkkınlık.

bu sebeple “tek tip”ler ha bire içiyor. eh madem “çıkış yok”, o zaman “içelim güzelleşelim”. beyhudedir köhne dünyayı tamire çalışmak. ya devrim, ya kıravat. (ne devrimi yahu, hangi devrim?)

mustafa kutlu - yeni şafak - 12 ağustos 2009 çarşamba